Perşembe, Haziran 30, 2005

hele ilkbaharda asla..

bir kitap okuyorum. nalan diye bir karakter var.. adama "saril bana" diyor, ikisi de sarhosken, sonra adam sarilinca da "beni seviyorsun" diyor.. adam hayli dalgin biraz da saskin "anlamadim.." diyor.. bu sefer cilgin karakter nalan "biliyordum.. beni seviyorsun." diyor.. ilginc biri.. boyleleri lazım aslinda.. sonra yine ayni adama "beni hic birakma... beni sakin birakma hector... beni yazin birakma, sonbahar geldiğinde de... kisin da.. hele hele ilkbaharda asla..." diyor.. cevaben hector da "non problem, non problem" diyor saclarini oksayarak nalanin.. birini sevmek bu kadar az zaman icersinde oluveriyor iste.. nalan en deli haliyle bile bi adamin onu hic birakmayacaginin sözünü aliyor.. ayik ya da degil.. bir önemi yok zaten.. ayikken hayat zor zaten.. ama kastim alkol degil.. yani bazi insanlara baska seyler kafa yapar.. mesela bana cicek kokusu kafa yapıyor.. bilhassa yasemin.. dun de boyle, bu kokuyla kafam kiyakken, elimde bu kitap kocaman bir minderin ustunde, golgede uzanmısken telefonum caldı.. liseden arkadasim dez.. aslinda adi tuba, ama soyadinin bir kac manevrayla dez olusu onun da hosuna gittiginden sesini cikarmiyor.. neyse.. asil mevzu daha muhim ve kirilgan.. dez calistigi sirkette benim gibi birine ihtiyac duyuldugunu ve benim de bahsi gecen isi iyi yapabilecegimi dusundugunu vs anlatti.. epey sonra "nasilsin" dedi.. "iyiyim.. evlendim." dedim.. yalandan bir sok gecirdi.. "ne zaman? nasil?" dedi.. abartmak iyi olmazdi.. "yok canim, evlensem haber vermez miyim?" dedim yalandan.. o isi de yapamayacaktim ama yine de "bir dusuneyim ben" dedim.. bazi yalanlar yalan oldugu anlasılsa da soylenmeli.. nezaketen..

ve bu sabah.. sinava girecegim okula bakmaya gittim. baktim.. bu bakis bana simdiden sinavimin kotu gececegi hissini verdi.. darma duman bir sinif.. perdeler yerde.. siralar ayrik.. yildiz teknik universitesinde mimarlik fakultesinde.. bu bir isaret mi dedim icimden.. hep mimar olmak istemis birinin, memurluk sinavina mimarlik fakultesinde giriyor olmasi ne kadar trajik.. neyse.. trajik olmamaliyim.. ama elimde degil.. hep basimin ustunde o gri bulutla dolaniyorum.. mesela akmerkeze gittim, babamin gozlunu aldigimiz yere verip bir ton da laf etmem gerekiyordu.. sozde diyecektim ki "ayip degil mi ama, bunun cizilmeyecegini soylemistiniz.." gibi.. ama ne oldu, iceri girdim, gozluk yanimda degil.. kamera sakasi gibi.. geri ciktim... neyse.. daha kotu gunlerim olmadi degil..

yine bir dolu sacmalik oldu..

dipnot: kitabi merak edenler icin; alper caniguz, tatli ruyalar..

Perşembe, Haziran 23, 2005

gereksiz mi tum yalnizliklar

simdi yalnizliklar cesit cesit.. bir basinalik var mesela, bununla bas etmek pek guc degil.. yani kelime oyunu falan yapmiyorum yanlis anlasilmasin, sadece, bazen bir basina olmadiginiz halde yalnizlarsiniz ya.. hani edip cazsever sorar bir siirinde "sahi ben gene mi yalnizliyorum?" diye.. onun gibi iste.. ben galiba yine bir yalnizlik nobetine tutuldum.. boyle sagimi donuyorum bosluk, solumu donuyorum solum hic yok zaten.. "solunu bana yasla" deseydi biri, gunum kurtulurdu saniyorum.. isim gucum sanmak zaten.. neyse.. yersiz sizlanmak yok.. hatta sizlanmak hepten yasaklansin.. ben artik daha fazla sizlamak istemiyorum.. sizlamak beni oldugumdan da cekilmez kiliyor.. guzel seylerden bahsetsem keske ben.. mesela bir cicek yolumu kesse, sardunya olsa o.. en kirmizisindan.. uzun uzun baksam ben ona, konussa sanki, ben duysam.. bana oyle gelmese.. gercekten olsa bazen boyle seyler.. mesela bir yamyam asik olsa ama sevdigi kadini opmeye korksa, "ya optukten sonra yersem" diye icinden gecirse... ya da ben sacmalamasam uluorta..

sacmalik yakamdan dusmuyor.. ornegin, kediler markete gitse gercekten whiskas mi alir merak ediyorum.. ama oyle istahla yiyor ki beni bile imrendiriyor.. (gereksiz meraklar antolojisi, cilt 8, sayfa 47)

Salı, Haziran 21, 2005

maybe it's time to wave goodbye

ben biraz yokum.. ara ara varim.. yazliktayim, sehrin hem icinde hem ucundayim.. camdan bakinca deniz kokuyo mesela ama bisikletimle hic durmaz yolu dumduz takip edersem sehrin icinde oluyorum.. ya da hantal bir alman arabasinin genis arka koltugunda basimi cama dayamis, icimden sessizce sayarken agaclarin arasindan gunes bir gorunup bir kayboluyor.. hayat bir aciyor bir kapiyor.. sonra, yine de yalnizlik omur boyu.. bugunluk kapanis parcasi dusundugunuzun aksine m.f.o. den degil, tori amos'tan geliyor: tear in your hand..

Cumartesi, Haziran 11, 2005

day is done

bir gece ne kadar uzun suruyorsa sabah o kadar gec oluyor galba. bu sabah da boyle bir sey oldu... derinden nick drake'i duyar gibi oldum.. "day is done"ı hem de.. emin olamadim.. kimse uyanik deilken kim acacakti muzigi.. uyuyorum hala dedim içimden.. uykumda uyandim galba.. sonra saate baktim.. anladim ki uyanmisim.. kimse ruyasinda saate bakacak kadar zeki olamaz cunku.. ben bakar bakmaz calmaya basladı namussuz.. sekizdi.. annem arkadaslariyla yazliktaydi.. birinin babama kahvalti hazirlamasi ve onu yolcu etmesi gerekiyordu.. evet o karin agrisi saati kendi ellerimle kurdugum dank etti birden.. kalktim.. babama baktim misil misil uyuyordu.. saati kapatip geri yattim.. sonra babamin sesiyle uyandim: "tuba kahvalti hazirliyacak misin?" .. miril miril "elbette baba" dedim.. kalktim.. kettle a su koydum.. yuzumu yikadim.. mutfaga dondum, baktim cancan camdaydi.. yalnizdi.. uzuldum.. cancan bir kumru, sanirim bes alti yıldır da mutfak camimizda pinekler.. zariftir.. cok sevdigi bir de esi vardir.. neyse, dun aksam ustu ben kahve yaparken cancan'ın sevgilisi onu benim gozumun onunda genc bir kumralla aldatti.. evet evet.. hem de hic cekinmeden.. oyle bozuldum ki.. bir de ornek verirler kumrular gibi diye.. bir an feminist olmak gecti aklimdan ama olmadim, cunku bunun -feminizmin- daha cok kadinla yatmak isteyen bir adamin uydurmasi oldugunu bilecek yastaydim.. neyse.. hic bisey yapmadan durdum.. cancan'a baktim.. benden daha olgundu inanki.. aglamadi bile.. neyse iste bu sabah baktim, yalnizdi.. ama umutsuz degildi.. sasirdim.. ekmek koydum camin onune.. en sevdiginden.. yemedi.. uzun uzun bakti, basini hafif egip.. "uzulme" dedim, "anlayacak ne kadar budala oldugunu ama is isten gecmis olacak".. anlamis gibi yapti ama zerre kadar hak vermedi.. "iliski denen meretten bir halt anliyormussun gibi bana beylik laflar etme" der gibiydi daha cok.. sustum.. babam geldi.. tam anlatacaktim az evvel olanlari, cancan kotu kotu bakti: "agzinda bakla islanmaz mı senin hic?".. "peki" dedim.. "efendim?" dedi babam; "hiic" dedim, "sesli dusunuyorum galba"..

neyse.. anneyi oynamak ne zormus.. 2 gun daha nasil gececek bilmiyorum.. cok yoruluyorum.. bir de cok mudehaleci oluyorum galba farkinda olmadan.. "cok tuhaf bir anne olacaksin, sinyallerini verdin bunun" dedi ebru, hepten atsin salterlerim diye.. "iyi" dedim.. sessizlik oldu.. "sukut ikrardan mi?" dedi, "hayir isyandan" dedim.. daha buyuk bir sessizlik oldu.. biri bu suskunluklari yese hic fena olmaz diye gecirdim icimden..


sonra bir baktim, gun bitmis..
"When the day is done
Down to earth then sinks the sun
Along with everything that was lost and won
When the day is done."

Cuma, Haziran 10, 2005

annemin dublorlugu benim dilemmam

kendimi selcuk erdem'in penguenleri gibi saf salak hissettim birden.. nasil da bir halt anlamiyormusum online gunluk isinden.. ama hala umudum var.. evet kimsesizim ama umudum var.. uc ev gorsem meksika geliyor aklima, evet.. ve hicbir seye inanmiyorum asktan ve umuttan baska.. ve evet; turgut uyar yazmasaydi ben yazardim o siiri.. neyse..

dun kardesimi derse goturme gorevi bana dustu.. annem cok yogun bu ara.. babam da galiba.. neyse.. onu beklerken kitaba dalmisim.. dublorun dilemmasi .. ciktigini farketmemisim.. donus yolunda sevgili kardesim akmerkeze gitmek istedi, bense cok yorgundum, kitabin en canalıcı yeriydi, ocakta yemek falan olmaliydi.. bu cocuk niye hic laftan anlamiyordu.. taksici yardimci olmaya calistigini saniyordu sanirim; kardesime "anneni uzme ama.." dedi, babacan bir tavirla.. oysa beni onun uzdugunden daha cok uzdu bilmeden.. ama sinirlenmedim, kontrol ettim kendimi.. raftaki plaklarimi olduklari sirayla sayabiliyor muyum diye kendimi test ettim.. tamam abarttim.. bu kadar buyuk bir suskunluk olmadi.. ama anlamadigim bu sofor bey nasil oldu da beni onun annesi sanabildi.. "13 yasinda dogurmus olmam mumkun mu bu zuppeyi?" diyemedim.. eve gelmistik..

belki rastlar bir sekilde bu sayfaya diye soruyorum: "bayim mumkun mu?"

62den tavsan yapmak

bugun bir agacin altinda, uykuyla uyaniklik arasinda butun bulutlarin birbirine, birbirlerinin de tavsana benzedigini hayalkirikligiyle farkettim.. ya ben fazla buyumusum ya da buyumesem bile hayallerim budanmis..

Çarşamba, Haziran 08, 2005

kill him

hani bir ufaklik vardi "dark city" filminde.. "kill him" diyordu.. hic nedensiz, durup dururken o geldi aklima.. kill him..

neyse.. sacmalarim ben genelde.. tutarsiz oldugumu soyleyenler cikacaktir, sorun degil.. bunu benim de bildigim unutulmasin..