Pazar, Şubat 25, 2007

şerit

taksi aniden şerit değiştiriyor. aniden şerit değiştiren şoförlerden hoşlanmıyorum. adam sinirli sinirli homurdanıyor, selektör yapmıştım, o zaman el etmediniz, sizi geçince durduruyorsunuz.. görmedim sizi. görmüyorum bazen. gözlerim bozuk değil aslen. bazen ama göremiyorum. ne önümü ne arkamı ne sağımı ne solumu. şoförün bu durumdan haberi yok. ne tarafa diyor. etiler diyorum. etilerin dünyanın öbür ucunda olması için dua ediyorum. işe yaramıyor. her zamanki yerinde bekliyor. her zamankinden daha dar caddesiyle. her şey darlaşıyor. ya da ben genişliyorum durmaksızın. elim diğer elime büyük geliyor. cebime büyük geliyor. başıma büyük geliyor. elimi diğer elime tutuşturamıyorum. kafamı kaşıyamıyorum. cebime sokamıyorum. elimde kalıyor. ne yapacağımı bilemiyorum. ne yapacağımı bilemediğimde hep gözüm doluyor. acınası olmak istemiyorum. gözü dolan insanlar acınası değildir diyorum. camdan bakıyorum. başka taksilerde başka mutsuz kadınlar görüyorum. cumartesileri severdim ben ama diyorum. başka taksilerdeki başka mutsuz kadınlar iç çekip, cumartesiler de pazarlar gibidir diyor hep bir ağızdan. rujlu dudaklarından iğreniyorum. samimiyetsiz kelimelerini tekrar ağızlarına sokmak istiyorum. manikür ister misiniz diyor. muş. birkaç kez tekrarlamış. saç kurutma makinesini kapatan diğeri, pınar soruyor, manikür ister misiniz diye, diyor. dudak büküyorum. çok iyi gelecek size diyor pınar. manikür neye iyi gelebilir ki diyorum. pınar çoktan malzemeleriyle yanımda belirmiş oluyor. bakım da yapayım mı diyor. hayır diyecek hal yokmuş gibi bende, ne dese olur diyorum. dediklerinin yarısını zaten duymuyorum. dudakları oynuyor bazen bana bakıp. herhalde bir şey diyor diyorum. hmm hmm diyorum. olur diyorum. olur mu? diye yineliyor. kırmızı oje mi süreyim yoksa bordo mu diyor. bilmiyorum pınar. canım burnumda. canım burnumda. canım burnumda. ojelerinin hepsi benim için aynı. kırmızı da mor da. aniden şerit değiştiren arabaları sevmiyorum pınar. aniden üstüme sürme arabayı. yavaş yavaş yap. alıştırarak. sonra dilersen kırmızı, dilemezsen bordo oje sür tırnaklarıma. tırnaklarım sökülüyor gibi oluyor duygu. sökülüyormuş gibi. selektör yaptım görmedin mi diyor. görmedim diyorum. görmedim pınar. kör değilim. inan değilim pınar. ama yalvarırım yüzüme bakıp gülümseme. yalvarırım. daha az nefret etmek zorunda kalma benden. nemrut ve sevimsizim. bana hiçbir manikürün iyi gelmeyeceğini sen de biliyorsun. kızının matemik dersindeki hatasını ben telafi edemem. sınıf öğretmenliği okuduğumu ne zaman öğrendin? acizim pınar. adaletiyle değil merhametiyle muamele eden allaha sığınıyorum. aniden şerit değiştirdiği için şoföre kızmıyorum. aynadan bakıyor, dudak bükecek miyim, onu hor görecek miyim diye. ama pınar ben çok acizim. yaptığın manikür acziyetimi yüzüme vuruyor. tırnaklarım boyalıyken daha soluk duruyor ellerim..

Cumartesi, Şubat 24, 2007

فَإِنَّ مَعَ الْعُسْرِ يُسْرًا

elem neşrahleke sadrak. ve veda’ne anke vizrak. ellezi enkada zahrak. verafa’na leke zikrak. fe inneme’al-usri yüsrâ, inne me’al-usri yüsrâ, fe iza ferağte fensab. ve ila rabbike ferğab.

Cuma, Şubat 16, 2007

Perşembe, Şubat 15, 2007

kuyu II

"kem göz olurum tenine, sen mor gelinlik bul."

Çarşamba, Şubat 14, 2007

god save the colonel

ipodum manic street preachers hastası. devamlı manics seçiyor benim için.. ben de sayesinde ergenliğime geri döndüm. bağıra çağıra, "i wanna be your only possession" diyerek eşlik ediyorum. o dediğin ofiste nasıl oluyor diye soran olursa, hmm, olur mu? cevap vermiyorum... albay aradı az evvel. konuşmak istemediğim için o adamla sevinç'e açtırdım telefonu. lula çok önemli bir toplantıda dedi sevinç. sevgililer günü için aramış. "sevgililer gününüz kutlu olsun hepinizin" demiş. güldüm ben niyeyse. kart zampara diyeceğim ayıp olacak. yok onun dediği gibi "türbe falan gezse ya bu adam" diyeceğim yine olmayacak... güldüm ben işte.. sevinç pek gülmedi, lafı yarım kalmış, eşinin sevgililer gününü kutla, diye azarlayacakmış albayı aslında, ama telefon kapanmış. içimden olmaması için dua etsem de, sevinç'e, üzülme bir dahaki sefere kızarsın artık, dedim..

Pazar, Şubat 11, 2007

muayyen

sözün tam burasında biterdim. söz olsaydım şayet. ne olduğumu bilemediğimde ne olamayacağımı da bilemiyorum haliyle. ellerim çok sık kuruyor. kurduğum cümlelerin başı sonuna uymuyor. nasıl oluyor bilmiyorum ama ipod nerede ağlak şarkı varsa bulup önüme koyuyor. word, ağlak diye bir kelime yoktur türkçede diyor. oysa word diye bir kelime var, öyle mi? edepsiz! canım six feet under’ı izlemek istemiyor. az çok tahmin ediyorum. tahmin ettiğim şeyleri seyretmeyi sevmiyorum. huysuzluk yapıyorum, biliyorum. hamdolsun, kafam sizinki kadar çalışıyor. huysuzluk yapıyorum. yapıyorum çünkü kendimle ne yapacağımı bilemiyorum. ne zaman yalnızlasam en çok huysuzluk yapıyorum. sonra kahve. sonra fal. sonra varsa uyku. yoksa yine huysuzluk, yine uykusuzluk, yine yalnızlık, yine fal, yine kahve... yalnızlamak da yokmuş türkçede. bill gates benden daha iyi biliyor türkçeyi, di mi? serseri!

Perşembe, Şubat 08, 2007

gündelikçi lula

- sevgi, annem odamı ve çekmecelerimi toplamam karşılığında 100 YTL teklif etti. nasıl?
- a a, süper.. ben toplayabilir miyim lula?
- hem de "bilirsin lula, ben nakit çalışırım" dedi..
- harika lula, kendi evine gündeliğe gitmişsin gibi..
- ...

Salı, Şubat 06, 2007

Cumartesi, Şubat 03, 2007

a song for someone

yazacak çok şey var. devamlı birikiyorlar. ablam evlendi misal. bunu anlatmam gerek. başka şeyler de anlatmam gerek. gerekliliğin olmadığını da anlatmalıyım mesela. -meli, -malı da yok. ne var peki? fonda homesick var. içerde topladığım mutfak var. setin üzerinde annemin o çok sevdiği şebboylardan var. masanın üzerinde afrika papatyaları.. çiçekleri seven annem var. şimdi babamla birlikte dışarı çıktılar. leyla var sonra. arada saçma sapan kızıp saçma sapan şımaran. ama şimdi hepsinden mühim ablam var. evlenip prag'a giden. bana oradan kart atacağına söz veren. sıcak bir yerlere gitseydiniz keşke.. tunus'a felan.. evet, sıcak bir yerler var. orada, burada, şurada. anıl var. deniz kızı. onun içten tavırları var. 12:12 var. aşk var. aşık olunca saçmalamak var. senkronize adımlar var. sigaradan kurtulmak için en yakın sağlık ocağına koşmak var. uyku var. rüya var. rüyada karın yağdığını görmek var. rüyalarda üşümek bile var. cihangir camii var. onun denize bakan ön cephesi var. ön cepheler var hep. figen var. figenin kedisi var. tıknaz ve sevimli. boynunda çıngırağı var. istediğinde girip istediğinde çıktığı bahçesi var. balkon var. balkonda kahvaltı etmek var. figenin çalışma odası var. sigara içilen. perdesiz. mutfağı var. kombisiz. kings of convenience var. repeat var. a song for someone who needs somewhere to long for homesick because i no longer know where home is..