Çarşamba, Aralık 23, 2009

Cumartesi, Aralık 19, 2009

niçe

niçe nasıl yazılır bilemiyordum. dilara, yanımda, olanca hızıyla not tutuyor, bense, ce mi önce geliyor, ze mi, yoksa se mi, derken büsbütün paralize oluyordum. türkçe'nin gözünü seviyor, okunduğu gibi yazılmayan tüm lisanlara zararsız küfürler ediyordum. en son, "'niçe' nasıl yazılır bilmiyorum, çok utanıyorum", dedim. o da bana, "yabancı bir ismi yazmak marifet mi, değil yazabilenler, hakkında ders verenler eline su dökemez", dedi. çok tatlıydı, gülümsedim. ve niçe nasıl yazılır hala öğrenemedim.

Pazartesi, Aralık 07, 2009

güvenli yer

doktorum, haftaya seninle güvenli yer çalışacağız, dediğinde, allah şahit, pek ciddiye almamıştım. var mı sahiden öyle bir yer, diyerek tiye bile almıştım. ama o koltuğa oturup, kulaklarımda ve avuçlarımda o şeylerle, akşam güneşinin büsbütün dolduğu o salonu, erengülleri, devetabanını, çay kokusunu, kedi miyavlamasını anlatırken, evet, o güvenilir yerin varlığına fena halde inandım.
not: gri ve tombul kedimize de bir isim buldum: zil.

Perşembe, Aralık 03, 2009

previous on lula

şimdi ben çayevlerine gereken önemi gösteriyor, lüzumundan fazla para harcamıyor, 3 yıl önce aldığım bir cekete ilk kez kollarımı sokuyor, gözlerimi kapkaza boyuyor, yürürken kıvrılan tişörtümü düzenli olarak düzeltiyor, yanlarından geçerken 'bak, valla diyorum, ünlü bu!', diyen kendini bilmezlere kendilerini bilmeme hakkı tanıyor, annemin hala bana üzüm suyu sıkan ellerine bakıyor, nihayet salonun duvarlarının ne renk olacağına karar veriyor, ne iş yaptığımı soranlara 'serbest meslek', diyor, 2 kaşık calpolle kafayı buluyor, ihtiyaç listeme bir samsonite trunk beyaz valiz ekliyor, kendimle çelişmeye bayılıyor, taksiyle başladığım günlerin sonunu otobüsle zor getiriyor ve eğer otobüste, yanıma oturacak kadın, şoföre ve başka herşeye bağırıp kızarsa da, kulaklığımın tekini çıkarıp, 'üzülme teyzeciğim, bizi öldürmeyen şey, güçlendirir', diyorum.

Çarşamba, Aralık 02, 2009