.
bunun dışında kar olanca hızıyla uçuşuyor etrafta. "sokak lambası bana bakıyor" diye ağlayan kuzenim var benim. iki yaşındaymış o zaman. sokak lambası bana bakıyor anne diye ağlarmış. ben de baktım az evvel camdan. sokak lambası bana değil karşı camdaki bir çocuğa bakıyor gibi geldi. bana da ara sıra dönüp nanik yapıyor. pek umursadığımı söyleyemeyeceğim. longpigs çalıyor, lost myself. saat biri yirmi üç geçiyor. ufak kardeşim kuzenlerimize gittiği için evde gece de olsa bir sessizlik farkediliyor. nedenini soran olursa, benim ufak kardeşim uyurken de uyanıkken çıkarabildiği kadar ses çıkarıyor. ayağını çat diye duvara vuruyor, sayıklıyor, bağırıyor.. tek gözü kapalı yanımıza bile gelebiliyor. pek maharetli sormayın.. üç işi aynı anda yapabiliyor. uyuyor, gol atıyor ve bağırıyor... özledim galiba keratayı. hiç bu kadar bahsetmemiştim kendisinden. gelince söyleyeceğim. gerçi bazen soruyor: "ne yazıyorsun buraya? benden bahsetmiyorsun değil mi? bahsedersen kızarım. istemiyorum bahsetmeni.." ben de "hayır canım, işim gücüm yok seni mi anlatacağım!" diye tersliyorum. sakinleşiyor. biz böyle birbizimizi tersleyerek anlaşıyoruz sayın seyirciler. şaka bir yana gelsin öpeceğim. sevdiği pastadan da almıştım gelirken. zamanlamam berbat. kardeşimi bile vakitsiz özlüyorum.
.
sokak lambasına baktım yine. şu deli bana bakıyor diye ağladı annesine. karanlıkta lamba olmak kolay dedim annesine. mertse gündüz görelim fiyakasını. sustular. sessizlik uykumu getirdi.
.
iyi
gece-
ler.
.
.
.
sabah editi:
benim annem cesur biri, öyle ki deli diyebiliriz bazen. zeka da anneden geçtiği için biz de yarım akıllı olabiliriz ama bizim farkımız deliliğimizi cebimizde taşımamız. annem gibi uluorta sergilemiyoruz. sabah beni uyandırma yöntemi için diyorum bunları. önce sakin sakin sesleniyordu, ben de mırıl mırıl hmm diyordum; uyuyacağım biraz daha.. sonra camı açtı, küçük bir kartopu yapıp saçıma attı. ben küfür edemediğim için oluyor biliyorum. ağzımı bozma kursuna dahil olacağım yakında. yoksa böyle baş edemiyorum. sinirlenip yorganı üstüme çektim. pek oralı olmadı annem. hadilemeye başladı. zaten ufaklık yokmuş, evin içinde bir boşluk varmış, kahvaltıya gelseymişim ya, kalkmazsam bu sefer buz koyacakmış sırtıma.. pes ettim. zaten uyku muyku bırakmadı bende. annem boğa burcudur, daha evvel söylemiş miydim? hiç vazgeçmez.. böyle işte. sabahım böyle, editim de.. bir de cama güvercinler için bir şeyler koymuş annem. soğukta aç kalmasınlar diye. tüm o kartoplarını affettim. sonra bunları yazayım günlüğüme dedim. ama anlayamadığım bir haller oldu bilgisarayıma. başka hiçbir sayfayı açamayan bu ekran nasıl olduysa günlüğümü açtı. şaşırdım. bağlantıdaki problem buraya etki etmiyormuş. bunu kimse demedi ama miş'li geçmiş zaman bana çok havalı tınlıyor. sanki istemsiz gibi. habersiz ve dışındaymış gibi. ama pek tabii annem ve genlerinden kaynaklı da olabilir bunun havalı gelişi kulağıma.. böyle şeyler işte. dvd oynatıcımızı en son yazlıkta bırakan biz -böyle bir taktik geliştirdi kız kardeşim, bırakırsak buraya yenisini alırız gibi- yenisini bekliyoruz. hava şartlarından getiremiyorlarmış. tam da bu sebepten istiyoruz zaten dedim. hava şartlarından.. yoksa sinemaya da gidebiliriz, değil mi? bakalım, bugün getireceklermiş. ses sistemi vs.. babamın taklasına gelmezsek tabii. canım çok fena fight club izlemek istiyor. dünden beri repliklerini sayıklıyorum. niye bilemedim.. "tyler, you're the worst thing that ever happened to me.."
hepinize kucak dolusu sevgiler, saygılar ve kar topları yolluyorum.. sevgi kelebeği gibiyim niyeyse bugün.
.
güvercinler kuş gribi olmaz, rica ediyorum siz de bakın besleyin onları.
.
ve sanıyorum seksen edit daha yapacağım bugün. dvd oynatıcısı gelene dek.. sonrası "marla.. the big tourist.."
...
gece editi:
portakal ağacı'na bu kadar bakarsam olacağı bu. limonlu kekimin tarifini de vereyim diyorum ama vazgeçiyorum. çok afili bir kek sayılmaz kendisi. ablam olsaydı bana takılırdı yine: "üç yumurtayı kırdım önce.." diye başlardı.. "sana kek yaptım" diye de devam ederdi sanıyorum. kar böyle hapsetmeye devam ederse beni eve ben mutfaktaki uğraşlarımı iki katına, çay tüketimimi de 5 katına çıkaracağım. yarın sabah bir yürüyüşe çıkmak geçiyor şimdi aklımdan. kahve falan belki.. elif'e söyleyeyim. o da gelir belki. evet. bu kadar.