her şey ne kadan da çabuk, ne kadan da köklü değişiyor. hep topuklu giyermişim gibi alıyorum kıpkırmızı bir ayakkabıyı, çıkıyorum mağazadan. küçücük balkonumda lavantalar yetiştiriyorum. tüm hüznümü bir ayıya bırakabiliyorum. böyle çeşit çeşit sabahlıklar, kimonolar dolabımda.. antikacılar geziyorum. gece aniden dışarı çıkmalar. romantiklik filan da değil, başka boyut. ne yapsan sıradan aslında ama nasılsa zevkli, şu kıç kadar balkonda o sigara içiyor diyelim, sen de kahve, işte bu bile sevimli. her şey sevimli olduğunda işte böyle yazamıyorsun. büyük acılar lütuftur diyen şair tam da bunu demek istiyor işte. acı var mı acı, diyen kimdi? işte o herif de bunu demek istiyor. çünkü acı satar. acılı yazılan şeyleri okursun, empati diye bir şey varsa eğer, işte öyle bir şey yaparsın. ama acı yoksa böyle mal gibi kalırsın. gülersin, eğlenirsin, dokunursun, öpersin, sabah uyanırsın, çiçekleri sularsın, belki arada küfür edersin, yine gülersin, film izlersin, konuşulanları dinlersin, yazılanları okursun, düşünürsün, şükredersin, biraz daha düşünürsün, yine şükredersin, o bir sigara yakar, sen kahve içersin, bi' kalkıp öpersin, portakallı kek ister misin, dersin, isterim der, bi' daha öpersin.. işte böyle şeyler oluverirken yazamazsın. yazamazsın abi. o bir sigara içer, sen onu izlersin.
Cuma, Temmuz 22, 2011
Pazar, Mayıs 22, 2011
Çarşamba, Mayıs 11, 2011
Pazartesi, Mayıs 09, 2011
gel bi' öpeyim
mesela bazan, sevgilim evde yokken, çiçekleri sulamış, çamaşırları katlamışken, yani işte mesela, evde yapacak hiçbir şey bulamazken, kahve dahi içmiş, telvesine uzun uzun bakmışken, yeni bir kitap için henüz yeterli heves yokken, havuçlu kek fırından taze taze çıkmışken, işte yani tamamen tüketmişken yapılacak şeyleri, işte o zaman daha çok özlüyorum onu.
Pazar, Nisan 24, 2011
24 hour party people
mutfağımızın dans için yeterli alana sahip olması bizi bazı zamanlar çıldırtıyor.
Cumartesi, Nisan 23, 2011
Pazar, Şubat 27, 2011
waltz #2
kamera kadının ritm tutan parmaklarına yakın çekim yaptı. tırnaklarında oje yoktu. fonda silecekler bir o yana bir bu yana salınıyordu. henüz görmeden bilmiştik, orası boğaz köprüsüydü. az sonra yan koltuktaki adama döndü kamera. kadın farkında değilken adam kadına gülümsedi. biz tabii izleyiciydik, kimse farketmese, biz ederdik. öyle de oldu. şarkıyı bildik. hem adamla kadının o şarkıya eşlik edeceğini de bildik. neyi bilemedik biliyor musun, bir bitiş gibi duran bu sekansın aslında başlangıç olduğunu.
Cuma, Şubat 04, 2011
getting better
giderek daha iyi araba kullanıyorsun, dedi. giderek daha iyi araba kullanmak hoşuma gitti. bir şeyleri giderek daha iyi yapmak zorundayım gibi hissettim. elbette, kendimle zorum olduğu için. giderek daha iyi biri olmak istedim.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)