Çarşamba, Aralık 23, 2009
Cumartesi, Aralık 19, 2009
niçe
Pazartesi, Aralık 07, 2009
güvenli yer
Perşembe, Aralık 03, 2009
previous on lula
Çarşamba, Aralık 02, 2009
Pazar, Ekim 25, 2009
Cumartesi, Eylül 12, 2009
Çarşamba, Eylül 02, 2009
Salı, Ağustos 18, 2009
çakma tahtası
Cumartesi, Ağustos 08, 2009
menekşelendi sular
Cuma, Temmuz 24, 2009
Cumartesi, Temmuz 18, 2009
barely legal
Perşembe, Temmuz 02, 2009
Pazar, Haziran 28, 2009
Cuma, Haziran 19, 2009
poor little rich girl
Perşembe, Haziran 04, 2009
anlıyor musun?
Perşembe, Mayıs 28, 2009
Pazartesi, Mayıs 25, 2009
Pazar, Mayıs 17, 2009
saraybosna
Salı, Mayıs 05, 2009
Pazar, Mayıs 03, 2009
yengeçli mektup
siz gerçekten büyük bir turistsiniz. Ya da ben mi yanlış anlıyorum. Eskiden mektuplaşmalar vardı, hatırlar mısınız? İngilizceyi geliştirmek için yabancı mektup arkadaşları bulunan bir ağ vardı hani. Bir kız vardı, kendini tanıtan bir mektup yazmış. Karşısındaki kız da kendisini tanıtan bir mektup yazmış. Okuyunca bizim okuldaki kız hemen "geçmiş olsun, çok üzüldüm" diyerek kıza güç vermeye çalışmış. Mektupta "I'm cancer" yazıyormuş. Sonra anlamış. Anladık.
Günlüğünüzün her sayfasına baktım, bazı sayfaları okuyabildim, bazı resimlere, pardon fotoğraflara baktım. Ne desem boş olacak biliyorum. Zaten bekle, dur her şey burada başlıyor. Öncelikle, şairliğiniz nereden gelmekte ve nereye gitmektedir. Ve biliyor musunuz, sayfalar arasına bir kedi sıkışmış, o bir görsel şiir. Sonra tarattığınız bir günlük sayfası da. Güntan'dan Perec'e, Atay'dan Işın'a, siz bunları ne zaman nerede ve nasıl okudunuz kuzum? Rica ediyorum, ben bir turist sayılmayacağım için beni bilgilendiriniz, rehber olunuz ki turist olayım, daha çok küçüğüm.
Biliyor musun, ben de yengeç burcuyum.
Perşembe, Nisan 30, 2009
c'fucking'v
Çarşamba, Nisan 29, 2009
more yellow birds
babamın konuşmaları hep sparklehorse şarkılarını andırıyor. sözlerin önemi yok, hep kederli. ben artık ağlamıyorum ama. dişlerimi sıkıyorum. masa örtüsündeki çiçekleri işaret parmağımla tekrarlıyorum. arada, gözlerine bakıyorum babamın, oradalar mı diye. oradalar. tekrar örtüye dönüyorum. tekrar tekrar çiziyorum o kıçıkırık çiçekleri. ekmek ufaklarını topluyorum parmaklarımla. kar topu gibi büyüyorlar. ufak bir tepecik taç yapraklarına kuruluyor mavi çiçeğin. taç yapraklar çiçeğin güzel görünmesini sağlar ve böylelikle arıları çeker. masa örtüsündeki çiçeklerin ne kadar çirkin olduğunu buradan anlamalıydım: hiç arı çekmediklerinden. sonra; ben de çirkin olmalıyım, diye düşündüm. arıların ilgisini hiç çekmediğim için. babam ellerini yer yer göğsüne koyuyor, kahroluyorum, diyordu. parmaklarımı yer yer birbirinden ayırıp kemiklerimi görmeyi umuyordum. röntgenimdeki gibi. taç yapraklarım olsaydı şayet, arılar arada konsaydı omuzlarıma.. Susmak ikrardan değil, isyandan diyen kimdi?
Pazar, Nisan 05, 2009
Cuma, Nisan 03, 2009
i happen to like new york
Perşembe, Mart 26, 2009
Salı, Mart 24, 2009
artiz
Cuma, Mart 20, 2009
diyalog
lula: biri bedenine tecavüz ediyor, diğeri ruhuna..