Çarşamba, Nisan 29, 2009

more yellow birds

babamın konuşmaları hep sparklehorse şarkılarını andırıyor. sözlerin önemi yok, hep kederli. ben artık ağlamıyorum ama. dişlerimi sıkıyorum. masa örtüsündeki çiçekleri işaret parmağımla tekrarlıyorum. arada, gözlerine bakıyorum babamın, oradalar mı diye. oradalar. tekrar örtüye dönüyorum. tekrar tekrar çiziyorum o kıçıkırık çiçekleri. ekmek ufaklarını topluyorum parmaklarımla. kar topu gibi büyüyorlar. ufak bir tepecik taç yapraklarına kuruluyor mavi çiçeğin. taç yapraklar çiçeğin güzel görünmesini sağlar ve böylelikle arıları çeker. masa örtüsündeki çiçeklerin ne kadar çirkin olduğunu buradan anlamalıydım: hiç arı çekmediklerinden. sonra; ben de çirkin olmalıyım, diye düşündüm. arıların ilgisini hiç çekmediğim için. babam ellerini yer yer göğsüne koyuyor, kahroluyorum, diyordu. parmaklarımı yer yer birbirinden ayırıp kemiklerimi görmeyi umuyordum. röntgenimdeki gibi. taç yapraklarım olsaydı şayet, arılar arada konsaydı omuzlarıma.. Susmak ikrardan değil, isyandan diyen kimdi?

Hiç yorum yok: