Perşembe, Mayıs 25, 2006
ücretsiz havale
Cuma, Mayıs 12, 2006
Perşembe, Mayıs 11, 2006
etnik temizlik
zeynep abla var bizim bekçinin eşi, yazlıkta. yıllardan 99 sanırım, annem halıları verandaya taşımış zeynep'e geçerken soruyor: "hayrola zeynep, bahar temizliği mi?" zeynep abla tüm ciddiyetiyle cevaplıyor: "evet abla, etnik temizliğe giriştim.." işte o günden beri biz ne zaman köklü temizlik yapsak zeynep ablayı anar, etnik etnik düzenleriz evi.. ben de daha evvel bahsettiğim boya badana sonrası odama çeki düzen vermeye and içmiştim. and dediğin öyle bir dikişte içilmiyormuş anladım. 2 tam günümü aldı eşyaları yerleştirmek, katlamak, kaldırmak, giymediklerimi atmak... işte öncesi ve sonrası huzurlarınızda.. neler çıktı neler çekmecelerden.. yıllardır hangi akla hizmet atmadığım hatıramsı şeyler.. düşündüm taşındım hiçbir hatıra gelmedi aklıma.. üzerine not düşmediğim şeylere hatırat demeyeceğim bundan böyle.. annem hala yeterince "etnik" bir temizlik yapmadığımdan yakınsa da, odama bir dirlik, bir düzen, bir ferahlık hakim sayın okurlar. bir tek kitap konusunda anneme hak verebilirim.. şöyle ki, tavana değmeyebilirlerdi, daha yatay sıralayabilseydim ama beceremedim. artık böyle kabul edeceğiz odamı, yapacak bir şey yok.. odamdan çıkan şeyler demişken, evet odamdan çıkan ve sanırım geri dönüşüme uğrasa, bir gastenin tüm okurlarına yetebilecek kağıdı çıkarabilir nicelikteki ıvır zıvırın dışında, mesela babama aldığım çakmak... babam sigara içer ve fakat çakmak kullanmaz. bunu bildiğim halde çakmak alışıma gelince; benim için kullanır sanıyordum. ne aymazlık.. elbette kullanmadı, ama her fırsatta beğendiğini ve arabada taşıdığını söyledi. bir gün ama, kıyıda köşede görünce ele geçirdim.. hafif çaplı üzüldüm, biraz daha geniş çapta kızdım, verdiğim gibi geri aldım. ve sonra işte bir etnik temizlikte bulmak üzere odamın bir yerlerinde yitirdim. neyse, sıkıcı şeyler bunlar..
bugün giriş çıkışlarımı mümkün kılan o kartı kaybettim. gittiğim bir haberde düşürdüm sanıyorum, araçlardan çıkmadı çünkü.. onu yitirmenin beni bu kadar üzeceğini hiç bilmiyordum. niye üzüldüm onu da bilmiyorum ama ağlak bir ifade büründü yüzüme. ağlama dedi önder. ağlamıyordum ama hani böyle kaşları buruşur ya insanın ağlamaya yakın.. işte öyle gibi oldum.. amaaan neyse.. böyle ayrıntılar işte günlerimin içini kemiren.. sonra yine akşam, yine akşam yemeği.. yine sabah, yine apar topar çıkışlar.. ı ıh, şikayet etmiyorum, hiç hem de.. seviyorum işimi, her geçen gün biraz daha çok.. ve hepinizi kendini pikaçu sanıp camdan atlayan çocuklar gibi kucaklıyorum..