Perşembe, Aralık 28, 2006
fil
Cumartesi, Aralık 23, 2006
Cuma, Aralık 08, 2006
o kim?
- ah naber?
- iyilik senden?
- gastedeyim işte hâlâ, çok sıkılıyorum. senin nasıl gidiyor okul?
- eh, sınavlara giriyorum işte..
- hayat nasıl gidiyor peki?
- o kim tanımıyorum..
Salı, Aralık 05, 2006
Cumartesi, Aralık 02, 2006
tokat
Çarşamba, Kasım 29, 2006
Cuma, Kasım 24, 2006
nar
Salı, Kasım 21, 2006
Cuma, Kasım 10, 2006
Cumartesi, Kasım 04, 2006
Çarşamba, Kasım 01, 2006
unufak
back in coma
Cuma, Ekim 27, 2006
Perşembe, Ekim 26, 2006
yol
Perşembe, Ekim 19, 2006
Çarşamba, Ekim 18, 2006
today she took a train to the west
Çarşamba, Ekim 11, 2006
gönül
Pazartesi, Ekim 09, 2006
hafifletici nedenler
zeze: ağlarız"
çünkü sen bana gülmüştün, yıldızlara inanıyorum diye. umut bağlıyorum diye.
çünkü ağlıyordu, nasıl ağlıyordu bilemezsin.
çünkü öyle zamanlarda küçük yüzü öyle çirkin ve ateşli, burnu öyle sümüklü, gözleri öyle kızarık görünüyordu ki.
çünkü bu yönü annesindendi, senden değil. çünkü onu böyle bir utançtan kurtarmak istedim.
çünkü seni hatırlatıyordu, baba demeyi biliyordu.
çünkü televizyonda birini gösterip soruyordu, baba?
çünkü bu yaz bitmek bilmiyordu, hiç yağmur yağmıyordu. geceleri şimşekler çakıyor, gök gürlemiyordu.
çünkü bana verdikleri uyku hapları unla tebeşir tozundan yapılmaydı, bundan eminim.
çünkü seni gözlerinin mum alevi gibi gezindiği o ilk anda senin beni sevdiğinden çok sevdim.
çünkü bunu daha bilmiyordum; evet biliyordum ama düşünmemeye çalışıyordum.
çünkü bunda utanılacak bir şey olduğunu seziyordum. beni yeterince sevmeyeceğini bile bile seni sevmekte.
çünkü iş başvurularıma yazım hataları yüzünden gülüyor, ben çıkar çıkmaz yırtıp atıyorlar.
çünkü niteliklerimi sıralayınca bana inanmayacaklar.
…
çünkü ben onun anne olmasını istemedim, o güçlü baba olmasını istedim.
çünkü elimdeki bu havlu bunun nasıl olması gerektiğine karar verdiğimde de elimdeydi.
çünkü çekler bana avukatının bürosundan geliyordu, senden değil.
çünkü zarfları parmaklarım titreyerek gözlerimde ümit dolu bir bakışla açarken kendimi kendi gözümde öyle alçalmış görüyordum ki her keresinde.
çünkü o bu utancın tanığıydı, görüyordu.
çünkü daha iki yaşında bunları anlayamayacağını düşünüyordum. çünkü yine de anlıyordu.
çünkü doğum tarihi bir işaretti, balık burcunun tam ortasıydı.
çünkü belli yönlerden babasıydı, gözlerdeki beni delip geçen, beni alaya alan o bilge bakış.
çünkü bir gün o da senin güldüğün gibi gülecekti.
…
çünkü altı gündür çok kanamam var, üç dört gün daha süreceğe benziyor. çünkü tuvalette ellerim titreyerek tuvalet kağıdından tamponlarla kanı durdurmaya çalışırken hiç kanaması olmayan seni düşünüyorum.
çünkü ben gururlu bir kadınım, senin yardımına gereksinim duymuyorum.
çünkü ben iyi bir anne değilim. çünkü ben çok yorgunum.
çünkü gün boyunca toprağı kazan ağaçları kesen makinelerin gece boyunca da böceklerin sesi işkence gibi geliyor.
çünkü uyku yok.
çünkü son aylarda benimle yatıyor olsaydı rahat uyuyacaktı.
çünkü inlemişti, anne!- anne yapma! diye.
çünkü hiç nedensiz benden korkmuştu.
…
çünkü hiç direnmedi. direnmeye kalktığındaysa çok geçti.
çünkü ellerim yanmasın diye plastik eldiven takmıştım. çünkü telaşlanmamam gerektiğini biliyordum ve telaşlanmadım.
çünkü onu seviyordum. çünkü sevgi çok acı verir.
çünkü sana bunları anlatmak istedim. işte hepsi bu."
Cumartesi, Ekim 07, 2006
Çarşamba, Ekim 04, 2006
apologies to the queen mary
Pazartesi, Ekim 02, 2006
banal
sevgili: her zaman güzel yerlere mi gitmek gerek sevgiliyle?
sevgi: evet
sevgili: ama sevgilinin yanı zaten en güzel yer :)
sevgi: lulaaa, ne dicem?
ben: ne o öyle? çok banalsın de.
sevgi sevgiliye: çok banalsın.
sonra sohbet kesildi bir yerde. sevgi bunun biraz benim suçum olduğunu söyledi. kabalık etmiş banalsın diyerek. o da 14’lük ergen romantizmi yapmasın sana sevgi.. neyse, geçelim..
Perşembe, Eylül 28, 2006
152
mükremin'le sabah keyfi
Pazar, Eylül 24, 2006
Cumartesi, Eylül 23, 2006
48
Perşembe, Eylül 21, 2006
eksik etek
Salı, Eylül 19, 2006
m.
Pazartesi, Eylül 18, 2006
de(li)lik
Pazar, Eylül 17, 2006
üzgünüm
Cuma, Eylül 15, 2006
hayat berbat
gel bu eli saymayalım..
Çarşamba, Eylül 13, 2006
Pazartesi, Eylül 11, 2006
kaldırım
biri diğerini severse
sonra seni seviyorum dedi kadın, gülümseyerek...
Çarşamba, Eylül 06, 2006
Pazartesi, Eylül 04, 2006
ters köşe
Cumartesi, Eylül 02, 2006
Cuma, Eylül 01, 2006
istasyon
Perşembe, Ağustos 31, 2006
Perşembe, Ağustos 24, 2006
Çarşamba, Ağustos 23, 2006
alınıyorum
Cuma, Ağustos 18, 2006
chaplin o
eric cartman
Perşembe, Ağustos 17, 2006
birbirimizi mezun edelim
e)llerin de bembeyaz
şuradan çıkıp gidince ilk yaz"
Pazartesi, Ağustos 14, 2006
emir kipi
yüklemi cümlenin sonuna getirmeye özen göster bir de.
betimleme
Çarşamba, Ağustos 09, 2006
Salı, Ağustos 08, 2006
sevimsiz bir deneme
Cumartesi, Ağustos 05, 2006
deniz
Perşembe, Ağustos 03, 2006
fragman
Salı, Ağustos 01, 2006
Pazartesi, Temmuz 31, 2006
rüya
iyi ol lula olur mu?"
Cumartesi, Temmuz 29, 2006
Cuma, Temmuz 28, 2006
Çarşamba, Temmuz 26, 2006
the bell jar
10:33
birini sevmeye önce burnundan başlıyorum.
12:35
birinden nefret etmeye önce ayaklarından başlıyorum.
12:41
ofiste, masa başında sıkılıyorum. pabuçlarımı çıkarıyorum. bazen bağdaş kuruyorum bazen kurmuyorum. sıkılınca beni rahat bıraksınlar istiyorum.
(bağdaş kuranlara burda iyi bakmıyorlar.)
13:41
ingilizce yapılmış bir röportajın deşifresi türkçe yapılmış bir röportajın deşifresinden daha sıkıcı ve uzun sürüyor.
13:67 (ne demek bu diye bakmayın, o demek işte)
tatildeki mesai arkadaşımın benim yoğun ısrarlarımla attığı kart geldi. şöyle demiş: "aaa, hadi çok oyalandın. artık haber yaz, sonra sıkılacaksın yetiştiremiyorum diye.." nasıl da bilmiş. tatilde olmayan mesai arkadaşlarıma sesli olarak okudum kartı. güldüler. "bana sıkıntı bastığını nasıl da bilmiş, di mi?" dedim. "sana her daim aşk bassın.." dedi s. "amin" dedim, hem içimden hem dışımdan. çikolata ısmarlayayım mı sana? diyerek geldi ö. ı ıh. haberi yetiştireceğim.
14:39
gorecki.
14:45
red bull'dan nefret ediyorum. öpüşen çiftlerden, magnum yediği halde ikram etmeyenlerden, kulaklık taktığım halde benle iletişim kurmaya çalışanlardan, iletişimin kendisinden, iletişememekten, q klavyenin on parmak kullanımına uygun olup olmadığı sorunsalından, gülben ergenden, küpe takmadığımda 'küpen nerde' sorusundan, "o kadar güzelsin ki sanat aşkı değil, aşkın sanatı sana daha uygun" cümlesinden, sanata ara vermiş olmaktan, kariyer için çocuk yapmayan kadınlardan, kariyerden, kar yağınca arabalarına zincir takanlardan... . . (liste uzuyor)
15:01
"i'll lose some sales and my boss won't be happy but i can't stop listening to the sound of two soft voices blended in perfection from the reels of this record that i've found every day there's a boy in the mirror asking me: what are you doing here? "
15:32
"bana bi üç vakit ver, öpmeye geleyim seni..."
17:04
red bull'dan hala nefret ediyorum ve hala magnum yemedim.
Cuma, Temmuz 21, 2006
sakin sakin..
Perşembe, Temmuz 20, 2006
sobe
…
beni sevmediği için kızgın olduğum herkesi affettim. dün oldu bu. yatağa uzanmış, uykuyla uyanıklık arasında düşünürken. sonra içim geçmiş. ama işte uyumadan önce, son yaptığım şey bu oldu, kızgınlıklarımı bertaraf etmek. tavşanı olduğum dağlara beyaz mendiller açmak… onların dahil olduğu anıları tıraşlamak. sonra; al sana pürüzsüz, ipek gibi bir hatıralar denizi. olmasın istiyorsan olmaz. düşmesin istiyorsan geriye koyarsın kül tablasını. koruyacak bir şeyin varsa korursun, öyle aleni de değil, gözüne sokmadan kimsenin. ama anılarım kamuya açık benim. olmasın istesem olmaz. içten içe istiyorum, bilinsin. belki halka mal olursa, hani 60 milyon okuyor ya beni, herkesle paylaşırsam yani, benim olmaktan çıkar, başkasının olur, başkasının acısıyla acılanmak da derinliksiz yaralar açar. çabuk iyileşen… iyileşmek için başkası olmalı, kendime uzaktan bakmalı, yeterince mesafe koyduğumda da sempatik bulmalıyım o yabancıyı. insan kendini böyle sever. uzaklaşınca.
oluyor. odanın karşısındayım. uzaklaşıyorum. göz kırpma mesafesinden el sallama mesafesine geçmeye hazırlanıyorum. gözüm üstümde. yavaş ve emin adımlar. koltuktayım. benlerimle oynuyor, birleştirirsem nereye varacağımı hesaplamaya çalışıyorum. tori amos söylüyorum ama dinlemiyorum. ben söylüyorum ben dinlemiyorum gibi oluyor. gözü başka yerde. ayak parmaklarıma bakıyor. ayaklarımı beğendiği geliyor aklıma. hayır ben değil, ben değil. ben de beğeneceğim ama yavaş yavaş. önce içimi sonra dışımı seveceğim. yeterince seratonin salgıladığımda bunların hiçbiri olmayacak. ben de aynadaki de bir olacağız. sevmek aklıma bile gelmeyecek. sevgi insanın aklına gelen bir şey değildir çünkü. sevgi insanın başına gelir. ı ıh ikisi aynı şey değil. anladığınız halde anlattırmayın bana. maymun etmeyin beni. rica ediyorum. rica mı? ne dersem o. ne? dersem: o… demediklerim de benim. dediğim ya da demediğim şeylerin bütünüyüm. söylersem söylediğim, söylemezsem söylemediğimim. canım isterse sonsuz konuşur, istemezse ölümüne susarım.
“çirkin olduğum için aynaya bakmazsam; güzelim”
rüyamda başka kadınları ayartan erkekleri sevmediğim gibi, sevdiğim adamları rüyasında ayartan kadınlardan da hoşlanmıyorum. bazen küme o kadar büyüyor ki kesişecek başka bir küme kalmıyor, hepsini kapsıyor. bir ben kalıyorum dışarıda, bir başıma. boşum, tüm boşluğumla yine de kümeyim diye avutuyorum kendimi. avunduk da ne oldu diyor içimdeki ses. ı ıh, soru işareti yok sonunda. o avunduk’a ne oldu bilmiyorum. decoder istiyor sayın okuyucu. anlamıyor değil ama anlamamazlıktan gelmede rakip tanımıyor. istediği decoderi vermiyorum. anlamsız olan bütünün parçaları da anlamsızdır diye bir şey yok. iki negatif toplanırsa daha negatif, çarpışırsa pozitif olur. ve aşk iç şüphe yok çarpışmadır. ters yönde aynı hızla giden iki araçtır sevenler. ilk ölen gazeteye sarılır. son ölen ebedir, başkasına çarpmak üzere yol alır.
…..
sincerely,
l.
(konuşurken de konuşmazken de çekilmiyorum.)
Çarşamba, Temmuz 19, 2006
Salı, Temmuz 18, 2006
Cumartesi, Temmuz 08, 2006
Çarşamba, Temmuz 05, 2006
lula izinli bu ara
Perşembe, Haziran 22, 2006
mavi ekran
- lulaaa, sevgilin yok ki senin!
- evet ama olsaydı kesin boksör bir rus olurdu!
- ?!?
kadraj
Cumartesi, Haziran 17, 2006
ben bir başkasıdır
Perşembe, Haziran 08, 2006
sara vs candy
Cuma, Haziran 02, 2006
olur mu olur
Perşembe, Haziran 01, 2006
dallarda kiraz geçmez bu yaz
Perşembe, Mayıs 25, 2006
ücretsiz havale
Cuma, Mayıs 12, 2006
Perşembe, Mayıs 11, 2006
etnik temizlik
zeynep abla var bizim bekçinin eşi, yazlıkta. yıllardan 99 sanırım, annem halıları verandaya taşımış zeynep'e geçerken soruyor: "hayrola zeynep, bahar temizliği mi?" zeynep abla tüm ciddiyetiyle cevaplıyor: "evet abla, etnik temizliğe giriştim.." işte o günden beri biz ne zaman köklü temizlik yapsak zeynep ablayı anar, etnik etnik düzenleriz evi.. ben de daha evvel bahsettiğim boya badana sonrası odama çeki düzen vermeye and içmiştim. and dediğin öyle bir dikişte içilmiyormuş anladım. 2 tam günümü aldı eşyaları yerleştirmek, katlamak, kaldırmak, giymediklerimi atmak... işte öncesi ve sonrası huzurlarınızda.. neler çıktı neler çekmecelerden.. yıllardır hangi akla hizmet atmadığım hatıramsı şeyler.. düşündüm taşındım hiçbir hatıra gelmedi aklıma.. üzerine not düşmediğim şeylere hatırat demeyeceğim bundan böyle.. annem hala yeterince "etnik" bir temizlik yapmadığımdan yakınsa da, odama bir dirlik, bir düzen, bir ferahlık hakim sayın okurlar. bir tek kitap konusunda anneme hak verebilirim.. şöyle ki, tavana değmeyebilirlerdi, daha yatay sıralayabilseydim ama beceremedim. artık böyle kabul edeceğiz odamı, yapacak bir şey yok.. odamdan çıkan şeyler demişken, evet odamdan çıkan ve sanırım geri dönüşüme uğrasa, bir gastenin tüm okurlarına yetebilecek kağıdı çıkarabilir nicelikteki ıvır zıvırın dışında, mesela babama aldığım çakmak... babam sigara içer ve fakat çakmak kullanmaz. bunu bildiğim halde çakmak alışıma gelince; benim için kullanır sanıyordum. ne aymazlık.. elbette kullanmadı, ama her fırsatta beğendiğini ve arabada taşıdığını söyledi. bir gün ama, kıyıda köşede görünce ele geçirdim.. hafif çaplı üzüldüm, biraz daha geniş çapta kızdım, verdiğim gibi geri aldım. ve sonra işte bir etnik temizlikte bulmak üzere odamın bir yerlerinde yitirdim. neyse, sıkıcı şeyler bunlar..
bugün giriş çıkışlarımı mümkün kılan o kartı kaybettim. gittiğim bir haberde düşürdüm sanıyorum, araçlardan çıkmadı çünkü.. onu yitirmenin beni bu kadar üzeceğini hiç bilmiyordum. niye üzüldüm onu da bilmiyorum ama ağlak bir ifade büründü yüzüme. ağlama dedi önder. ağlamıyordum ama hani böyle kaşları buruşur ya insanın ağlamaya yakın.. işte öyle gibi oldum.. amaaan neyse.. böyle ayrıntılar işte günlerimin içini kemiren.. sonra yine akşam, yine akşam yemeği.. yine sabah, yine apar topar çıkışlar.. ı ıh, şikayet etmiyorum, hiç hem de.. seviyorum işimi, her geçen gün biraz daha çok.. ve hepinizi kendini pikaçu sanıp camdan atlayan çocuklar gibi kucaklıyorum..
Çarşamba, Mayıs 03, 2006
lula: sevimsiz hayalet
Pazartesi, Mayıs 01, 2006
kediler köpekler birbirini döverler
Cumartesi, Nisan 29, 2006
domates kokusu
Pazar, Nisan 23, 2006
bugün öğrendiklerim
Cuma, Nisan 21, 2006
devran döner
Salı, Nisan 18, 2006
kolilenmis aksamlar
insanın trajı ciddiye alınacak bir gazetede yazan,her ne kadar daha stajer aşamasında olsada,yazısını okuyup,olumlu veye olumsuz düşüncelerini aktarabileceği bir arkadaşı olması,öyle her zaman denk gelecek bir durum değil.Anlaşılan, mesai saatlerinin düzensizliği bir takım sorunlar yaratıyor ama eminim ki;müdürlerin senin mesai saatlerde özel bir ayarlama yapılabilecek kadar gelecek vaad eden bir gazeteci olduğunun farkındadırlar.
O yüzden sakın işini bırakmayı filan düşünme.hele ben daha ;yazılarını okuyup,işte ben bu yazıların sahibini tanıyorum demeden asla...."