Çarşamba, Kasım 01, 2006

back in coma

günlerden çarşamba. en çok çarşambaları severdim ben eskiden, ama bunu daha önce demiştim, biliyorum. demediğim bir şeyi demeyi beceremiyorum çoğu zaman. bu sabah anneme de daha önce dediklerimi diyecektim. sustum. o da hep dediklerini yineliyor. bu sabah da susmadı, ne dediyse evvelden, tekrar etti. yolda ablamla konuştum. aşığım dedi. ben anlamsız bir kahkaha attım. bilmiyorum sevgili günlük, yeminlen bilmiyorum. âşık olamayacak kadar elden ayaktan kesildim. öptüm onu. yapma böyle dedi. nasıl yapmayayım dedim. dalga gibi işte, dedi. ne dalgası dedim. seviniyorum dedim. içimizden birinin aşık olması ne kadar güzel dedim. üç dakka durma dedim. bir şey yap dedim. yürüyorsan koş, oturuyorsan kalk, kalkmışsan takla at, elini kolunu salla, bir yabancıya selam ver, bir tanıdıktan selam al. susuyorsan konuş, konuşuyorsan sus. güleceksen kahkaha at, gülmeyeceksen git yat uyu. içimden dedim bunları. dışımdan marion dinledim. comeback. yağmur yağmaya devam etti. anorağımı giymek için vakitlerden erkendi, sıcak sıcak yaslandım cama. macar eziyeti bunlar dedim yanımdaki yabancıya. duymuyorum dedi. nasıl olur dedim, kulağında kulaklık olan benim. ben de ona şaşıyorum ya zaten dedi. iyi o zaman, bir dahaki sefer siz takın kulaklığı dedim, ama marion dinleyemezsiniz. niyeymiş o dedi. bilmem, âşık gibisiniz dedim. ablanızla karıştırıyorsunuz dedi, âşık olan o. benziyorsunuz ama profilden dedim, onun çenesi de aynı sizinki gibi. çenem düşük mü benim, dedi. ebru çapa mı okuyorsunuz siz dedim, ölmedi mi o hâlâ? yaşıyor sanırım, giderek kilo alıyor ama. geçelim dedim. olur dedi.

Hiç yorum yok: