Perşembe, Mart 29, 2007

onun elleri

elleri var onun, baktıkça başkalaşan. bir gölge oyunu gibi. geniş beyaz bir ev oluyor bazen, dans eden bir çocuk, bulutsuz bir gök, uzanmış yatan bir kedi.. güneş vuruyor bazı sabahlar eline. zaman duruyor gibi oluyor. sonra, gün içersinde elleri geliyor aklıma. ellerime bakıyorum. güneş vursun istiyorum ellerime. vursun; daha vursun, onu andırıncaya kadar.

Pazartesi, Mart 26, 2007

Cuma, Mart 23, 2007

ahize

az evvel çok tuhaf bir şey oldu. evi aradım, telefon açıldı. buraya kadar normal, evet. ama kimse efendim demedi. annemin ve babamın, uzaktan sesleri geldi. annem yemek için bir şeyler rica ediyordu babamdan sanırım. babam da yorgun olduğunu mırıldanıyordu. biraz daha dinleyeyim dedim ama pek bir konuşma olmadı. annem erol evgin'den işte öyle bir şey'i söylemeye, babam da sanırım televizyon izlemeye koyuldu. bense ikisini de çok sevdiğimi ama aynı bu telefon görüşmesi gibi bunu onlara bir türlü belli edemediğimi düşündüm. sonra ahizeyi bıraktım. bunları yazmaya başladım.

Salı, Mart 20, 2007

gidebilir miyiz dersin buradan uzaklara?

hiç kimseye benzemiyorsun demişti. yıllar önceydi. benzemek istiyordum ben oysa. bilemezdi. karşımda gülüyordu, telefonda. muhtemelen benim hiçbir zaman gülemeyeceğim bir şeye. hiç kimseye benzemiyorsun diye yankılandı zihnimde. benzemek istedikçe daha da şapşallaşıyordum. alttan alıyordum kendimi. kusurlarımı görmezden gelip hatalarımı affediyordum. kendimi kaybetmemem gereken bir dost gibi görüp, yaptığım yanlışlara katlanıyordum. yanımdan ayırmıyordum. sevmeye gelince, bir iki adım geri atıyordum. bir iki tokat, sol yanağıma. yüzdüm gece diyordum. okyanustaydık. ben ve esra. yüzüyorduk. onu oraya ben götürmüştüm. sarı bir bikini vardı üzerimde. sarı bana yakışır mıydı anne? bilmiyordu. bana hangi rengin yakıştığını bir türlü bilemiyordu. önemi yoktu sanırım. vardıysa bile kalmadı. sağımdan solumdan geçiyordu insanlar. ben bir haberin ortasına bu cümleleri iliştiriyordum. sonra onları teker teker koyduğum yerden alıp masama yapıştırıyordum. kelimeler uçuşuyordu masamda. sevim burak olamadım hiç ama. bu haber akşama bitecek, değil mi, dedi editörüm. sevgi sekiz bininci kez arayıp nisan bir, dedi. içimden keşke ezbere bildiğim bir tekerleme olsaydı, dedim. dışımda zaten müzik çalıyordu. dışımdaki müziği de bir tek ben duyuyordum. duyuyor musun anne? bana hangi rengin yakıştığını kimse bilmiyor. nar okyanusun iyi bir şey olduğunu söylüyor. iyi bir şey olduğunu biliyorum. daha önce hiç okyanusa gitmemiş bedenimin rüyalarda okyanus okyanus gezmesini de allah’ın benim gibi bir kulunu sevindirmek istemesine bağlıyorum. anneme sarı bana yakışır mı diyorum.. ne önemi var diyor. yok, diyorum. bir önemi yok. iki desen doğuştan asal. üç müç durum güç. dört deyince üstümü ört. beşte ne oluyor bir fikrim yok ama altıda gidelim mi buradan?

Cumartesi, Mart 10, 2007

Salı, Mart 06, 2007

goodbye ruby tuesday

bütün perşembeler uzun ve bütün salılar perşembeye benziyor.