Perşembe, Aralık 28, 2006

fil

ne diyordum, dedim, epeydir bir şey demiyordun, dedi günlük. hayatıma makas atılmış gibi oluyor bazen. aniden çark ediyor bir şeyler. solsam sağa, sağsam sola.. yukardaysam daha yukarıya, aşağıdaysam çapraza. sahi fil nasıl ilerliyordu satrançta? babamı artiz, beni de bekar tiyatroculara döndüren gazete, bir perşembe günü daha yapacağını yapıyor bana. ah lula, ne bu cümleler böyle. silkelen, kendine gel. sevgi neydi? emek miydi? hah, evet, oradan alalım.. iç sesler yazına hakim olmaya çalışırsa bir süre bekle, der annem hep. öyle yapıyorum ben de. onlar gidene dek size bir şeyler anlatayım istiyorum. mesela; mmm, çarpım tablosunu ezbere biliyorum ben artık.. nasıl ama..
21:30
ağlamamak istiyorum aslında ama nasıl oluyor.. biri bir şey demiş gibiyim. kötü bir şey. ama aslında kimse bir şey demiyor, kötü bir şey.. gece mesaisinde kim eleni karaindrou dinliyor? ağlayan çayır falan diyor sevinç bazen. ağlamaklı değilim ben aslen. hep, herkesten çok güldüğümü söylerler. nicelik ve nitelik olarak.. kahkahamı herkesler bilir ve bana kahkaha attırmak hendekten deve atlatmak kadar zor bir şey değildir. canım sıkkın ama bugün. cümlelerim devrik ve sağ işaret parmağımdaki yara iyileşmiyor. hani hemen iyileşiyordum, masrafsızdım ben? beni benden başkası kandırmıyor zaten..

Hiç yorum yok: