Pazar, Şubat 11, 2007

muayyen

sözün tam burasında biterdim. söz olsaydım şayet. ne olduğumu bilemediğimde ne olamayacağımı da bilemiyorum haliyle. ellerim çok sık kuruyor. kurduğum cümlelerin başı sonuna uymuyor. nasıl oluyor bilmiyorum ama ipod nerede ağlak şarkı varsa bulup önüme koyuyor. word, ağlak diye bir kelime yoktur türkçede diyor. oysa word diye bir kelime var, öyle mi? edepsiz! canım six feet under’ı izlemek istemiyor. az çok tahmin ediyorum. tahmin ettiğim şeyleri seyretmeyi sevmiyorum. huysuzluk yapıyorum, biliyorum. hamdolsun, kafam sizinki kadar çalışıyor. huysuzluk yapıyorum. yapıyorum çünkü kendimle ne yapacağımı bilemiyorum. ne zaman yalnızlasam en çok huysuzluk yapıyorum. sonra kahve. sonra fal. sonra varsa uyku. yoksa yine huysuzluk, yine uykusuzluk, yine yalnızlık, yine fal, yine kahve... yalnızlamak da yokmuş türkçede. bill gates benden daha iyi biliyor türkçeyi, di mi? serseri!

Hiç yorum yok: