Cumartesi, Ağustos 04, 2007

dore

tut ki önemli bir parti. 10 yıldır tanıdığın biri. tanımaktan da öte, seviyorsun da o kızı belki. işte o evleniyor. parti üstüne parti veriyor. nişandı, kınaydı, düğündü... senin hepsinde olman gerekiyor. gereklilik ne berbat bir kelime diyorsun ama yine de o dore ayakkabılarını dore çantanla eşleştirip kısacık elbiseni giyiniyorsun. kapıdaki görevli arabayı alıyor. mecburen takındığı bir tebessümle hoşgeldiniz, diyor. mecburen takındığın tebessümle karşılık veriyorsun. minicik elbisenden utandığın için trençkotunu sıkı sıkı tutuyorsun. rüzgarlar en çok etek açmayı sever, diyor içindeki polis. o polisin varlığını düşünüyorsun. olmasaydı nerede olacağını.. ama hemen dağılıyor sonra düşünceler. kapı üstüne kapı.. en sonunda o. sarılamıyorsun bile makyajı bozulacak diye. masaya oturup bitmesini bekliyorsun. aradan onsekizbin fotoğraf, yirmisekizbin merhaba, nasılsın, nasıl gidiyor, napıyorsun geçiyor. havada hep o sıkıntı. ya da sadece senin kafanda. ben bir lavaboya gitsem diye masadan kalkıyorsun. herkes lavaboya gider. herkes çantasıyla gider lavaboya böyle yerlerde. yolun yarısında durup çantanı almak için geri dönüyorsun. herkeste aynı tebessüm. kapıdaki görevlide, masadakilerde, ayaktakilerde, garsonlarda, tabaklarda, bardaklarda, çatallarda, peçetelerde. bir peçete olamaman ne acı istediğinde. lavabolarda hep makyaj tazeleyen kadınlar olur. yeterince lüks tuvaletlerse şayet aynaların önünde oturmak için sandalye olur. yeterince lüks tuvaletlerde herkes yeterince sahte olur. herkesin yüzünde sakladığı her halinden belli onsekizbin duygu olur. herkes herkese sinir olur, herkes herkesin makyajından iğrenir. herkes herkesin yok olmasını diler. herkes olamadığım bir tuvalette hiçkimseyimdir. çantamın içindeki tek makyaj malzememi çıkarmam gerekebilir. o kırmızı ruja uzunca bakıp ne yapacağımı bilemeyebilirim. bazen anlatıcı olarak bütün benleri sen yaptığımın ayrımına varırım. ve bazen, işte bilemediğim bir şeyler beynime doğru yürür. içimde bir şeylerin yürüdüğünü hissederim. kafamdan kılıçlar çıkacakmış gibi. kanlar içinde kalacakmışım gibi. ölürsem makyajsız gidecekmişim gibi. çirkin kadınların güzel makyaj malzemeleri olur. çirkin bile olamam ben bazen. kafamdaki kılıçlarla bir ucubeye benzediğimi görmemek için aynaya bakmam. başımı yasladığım yerden hiç kaldırmam. bir şeylerden kaçayım derken hep kendime varırım. kafamdaki kılıçlara. tuvalette dua edilmez diyen annanemi anımsarım sonra. melekler tuvalete girmez, kapıda bekler. tuvalette korunmasız kalır insan kızım.
hayatla başedemiyorum annane. kafamdaki kılıçlarla başedemiyorum.

Hiç yorum yok: