Perşembe, Temmuz 07, 2005

pazartesi sabahı gibi kekre


"will the world end in the night time ?

or will the world end in the day time ?

and is there any point ever having children ? "

küçükken de bu kadar zor muydu hayat merak ediyorum.. ben aslında hiç büyümemek istiyordum, başaramadım her zamanki gibi.. küçükken de çok büyükmüşüm.. öyle der annem.. 9 aylıkken konuşup, 9buçuk aylıkken yürümek iyi bir şey değil.. büyükken de küçük olmam bundandır sanıyorum sayın yargıç. evet ben sırtımda kocaman kelebek kanatlarıyla yürüyorum bazen. hayır düşündüğünüzün aksine tavrım protest değil.. sadece çevre bana hiçbir şey ifade etmiyor. düşünceleri de. yüzüme bakıp gülerler mi diye endişelenmiyorum.. endişelenecek çok daha başka şeyler var.. ama hayır bahsetmeyeceğim.. ben aslında çocukluğumdan bahsedecektim, vazgeçtim.. herkesin çocukluğu aynıdır çünkü.. yeterince çocuk kalabilsek anlayabiliriz aslında bunu ama malesef acele büyürüz. çok acele. evlere servisi var bu büyümenin, bazı aileler daha erken sipariş veriyor sanırım.. ben de onlardanım hiç şüphesiz..

ne kadar büyürsem o kadar küçülüyor içim.. dün sabah yine küçücük hissettim kendimi. uyandım ama keşke daha çok uyuyabilsem dedim içimden.. hatta öyle bir imrendim ki kış uykusuna yatan hayvanlara.. pijamamı çıkarmadığım 8763. gün olarak tarihe gecti.. başka da bir şey olmadı.. sabahtan akşama mektup yazdım.. sanırım yollanmayacak o da.. hep aynısı oluyor çünkü.. yazdığım ya da yaptığım her şey birden öylesine aptalca görünüyor ki gözüme.. hemen bana ait her şeyden kurtulmak istiyorum.. yapmıştım bu kurtuluşlardan defalarca.. bir yaz tüm yazdıklarımdan, bir kış saçımın 4'te 3'ünden.. ve her bahar da baharı unutturacak şeylerden.. yani hani vardır öyle şeyler.. pazartesi sabahı gibidir tatları.. güzel olduğunun ayrımına varan her şey gibi bahar da her yıl biraz daha kısa sürer.. yaseminler her yıl biraz daha az kokar ve aşka dair ne varsa her yıl biraz daha kabuğuna gömülür.. ben ne anlarım ki zaten aşktan? tek bildiğim sek içildiği..

neyse.. yine bir depresyon başlangıcı gibi tınlıyor yazdılarım.. ve hangi vedanın dönüşü var acaba? daha iyisini hakketmediğim için hep daha azından şikayetçi olan ben, lu-aklı bir karış havada-la, şimdi burada bir daha sızlanmama sözü vermek istiyorum.. iyi de bu sözü kime veriyorum? reyhan var galiba, okuyor olabilir.. kardeşlerine mandalina demeyi bile şiir gibi öğreten, pek tabi kendi de yürüyebilen bir şiir olan güzel arkadaşım.. bir gün kardeşlerin büyümemenin ne büyük lütuf olduğunu anlayacak.. umarım hala yaşıyor oluruz.. ve umarım cehennemde de çiçekler açıyordur..

2 yorum:

Adsız dedi ki...

.
Bir sene önce bir dostuma noktayla ba$layan bir mesaj atmi$tim. ve sormu$tum. bunun anlami nedir? neden noktayla ba$ladim ben? o zaman bir cevap alamadim. belkide zamani gelince bunun cevabinin bir $ekilde kar$ima cikacagini düsünmesindendir. yoksa o bilirdi.eminim ki bilirdi..

Ve ögrendim ki LuLa.. "Nokta her$eyin özüdür."

Uzun bir yolculuga cikan cok sevgili birinin yeni ula$an bir notunu aktariyorum.. "noktasiz bir soru i$areti gibi kaldim sanki.." bu kisinin kendi zaten nokta nokta.. Hani hayatinda noktalar koyar bo$luklar birakir. Sizin icin. Sizde oraya getirir kendinizi koyarsiniz. Ve dersiniz ki "meger ben onu ne cok arami$im bunca zaman, meger ben ne cok Oymu$um"

Bu sefer Onun rehberliginde cikarsiniz ara sokaklara. bilirsiniz ki eli hep elinizde. bian birakmaz.

lula.. puantiyeli elbisen cok yakismi$ sana. nokta nokta.. bugün de onu giy olur mu.

lula dedi ki...

reyhaaaaan, sen ne cok bensin ve ben seni ne gec bulmusum.. ama elimde deil ben hep noktasi olmayan bi soru isateriyim galba.. yine de, boyle eksik olsam da tutarsin deil mi elimden?