hani bazen bir cümleyi evde unuturuz ya; gelince kapı açılmaz. çilingirler edebiyattan anlamaz. edebiyattan kimse anlamaz işin aslı. anlayanlar çoktan ölmüştür ve anlayacak olanlar da muhakkak ölmelidir. ama ölmeler çeşit çeşittir. ve hangisinin anlayış gerektirdiği bilinmez. hayır ben kelime oyunu yapmıyorum (yine). bir elbiseyi belinden daraltmak gibi bazı cümleleri ortasından kesmek gerekir. pek çok cümlenin başı ve sonu kafidir aslında. ama hiç nedensiz düzinelerce kelime sokuşturulur aralara -bunun gibi-. ya da yıllar öncesinin ajandasına baktığımızda hissettiğimiz düş kırıklığıdır kayıp cümlelerimiz. tüm eski defterler, yeni cümleleri yutan birer kara deliktir.. belki de hiç alakası yoktur.. sadece canım sıkkındır. canımı sıkan şeyi ilk defa somutlaştırabilmişimdir. ama bu beni daha da kötü hissettirmekten başka bir işe yaramamıştır.. ve galba -tır, -tir, -dır, -dir ile biten bütün cümleler hatalıdır -bunun gibi-..
her neyse.. büyük harf kullanmadığım için galiba, hiçbir satırbaşını haketmiyormuşum gibi hissediyorum.. ben nedense hiçbir şey haketmiyorum.. hiç yoktan yok oluyorum.. bir filmin en orta yerinde mesela ya da bir telefon konuşmasında.. sonra bir amerikan arabasının sağ ön koltuğunda dank ediyor hayat; dikiz aynasına bakarken: "objects in the mirror are closer than they appear".. her şey göründüğünden daha yakındı ve benim bunu anlamam 23 senemi almıştı.. hem de bir başkasının arabasında.. emniyet kemerim biraz daha sıktı, radyodaki şarkı biraz daha anlamsızlaştı sonra birden kırmızı ışık yandı.. ani fren yapıldı.. tam yakalamıştım hayata dair bir şeyler, o ani frenle tekrar kalabalığa karıştı.. bir ben karışamadım o "kahrolası" kalabalığa.. ne zaman karışsam hep bir yanım daha uzak kaldı.. neyse ki pek çok sefer olduğu gibi bu sefer de alınabilecek en çok hasarla olay yerini terk edip, eve dönüp, bulduğum ilk makasla bulduğum ilk şeyi keserek sakinleşebildim.. ama bu sefer saçımdan önce başka şeyler gelebildi aklıma.. bir kadın dergisi, bir kartpostal, bir afiş, bir konser davetiyesi.. vs..
neyse; ben cümlemi unuttum, onu söyleyecektim, her zamanki gibi lafı uzattım. ama eve dönüş yolunda kaybolmak sanıldığı kadar kötü bir şey değilmiş..
her neyse.. büyük harf kullanmadığım için galiba, hiçbir satırbaşını haketmiyormuşum gibi hissediyorum.. ben nedense hiçbir şey haketmiyorum.. hiç yoktan yok oluyorum.. bir filmin en orta yerinde mesela ya da bir telefon konuşmasında.. sonra bir amerikan arabasının sağ ön koltuğunda dank ediyor hayat; dikiz aynasına bakarken: "objects in the mirror are closer than they appear".. her şey göründüğünden daha yakındı ve benim bunu anlamam 23 senemi almıştı.. hem de bir başkasının arabasında.. emniyet kemerim biraz daha sıktı, radyodaki şarkı biraz daha anlamsızlaştı sonra birden kırmızı ışık yandı.. ani fren yapıldı.. tam yakalamıştım hayata dair bir şeyler, o ani frenle tekrar kalabalığa karıştı.. bir ben karışamadım o "kahrolası" kalabalığa.. ne zaman karışsam hep bir yanım daha uzak kaldı.. neyse ki pek çok sefer olduğu gibi bu sefer de alınabilecek en çok hasarla olay yerini terk edip, eve dönüp, bulduğum ilk makasla bulduğum ilk şeyi keserek sakinleşebildim.. ama bu sefer saçımdan önce başka şeyler gelebildi aklıma.. bir kadın dergisi, bir kartpostal, bir afiş, bir konser davetiyesi.. vs..
neyse; ben cümlemi unuttum, onu söyleyecektim, her zamanki gibi lafı uzattım. ama eve dönüş yolunda kaybolmak sanıldığı kadar kötü bir şey değilmiş..
2 yorum:
Özleyenin Notu: "DÖN ARTIK Lula"..
döndüm sayılır..
Yorum Gönder