Pazartesi, Ağustos 15, 2005

"lütfen itiniz": bir kapıda yazmaması gerekenler..

"günlerden pazardı ama dünya yine de açıktı. anlamsız bir karanlık vardı. ve hatta ben vardım. yağmur yağacak sandım. yürüyüşe çıktım. ben eve dönünce yağmaya başladı. çay yaptım. çayı yanıma aldım; yukarı çıktım. buraya. birkaç önemsiz şey yazdım; çizdim, sildim. önemsizliklerini anlamam çok kısa sürdü. tekrar çay aldım. birkaç kişiyi özledim. ama onları özlediğimi kimseye belli edemedim. yine edemiyorum; olsun. "seni özlemek kaç heceli?" diye sordum. ya da "seni özleme bölünce cevap niye hep 1/2 ?" dedim. ya da her ikisini de dedim; pek hatırlamıyorum. sonuçta cevap gelmedi. uyudum. rüyamda bir yabancıyı gördüm. uyanınca sordum: "gerçek hayatta hiç görmediğimiz biri nasıl rüyamıza girebilir?" diye. buna da cevap alamadım. bir süre sustum, soru sormadım. ajandama baktım; yapacak bir iş bulamadım. bütün bunlar ne sıkıcı ayrıntılar. hayatım bunlardan ibaret diye üzülmeliyim; tam da şimdi. kamera yüzümü yakın plan çekerken, ben, daha önce hiç gitmediğim bir toprak düşlemeli ve bakışlarımı oraya gömmeliyim. öyle ki, yönetmen tekrarlatmasın sahneyi. ve mümkünse sözsüz bir müzik duyulmalı derinden. mesela erik satie'den. ama böyle olmadı. sıkıcı hayatımın her sıkıcı ayrıntısı gibi bu da yalnız beni sıktı. hiçbir filme konu olamayan bu evcilleşememiş sıkıntım, ki dizboyu kendisi, yine başıma kaldı. ve ben de ısrarla sahiplenmedim onu. işte bu yüzden aşısız sokak köpekleri gibi tedirgin edici, geziyor sokaklarımda. DİKKAT KÖPEK VAR. Ben severdim halbuki köpekleri, korkmazdım da. neyse...
"Size ve kedinize en içten sevgilerimizle"
sıkıcı olduğumu kabullenirsem sıkıntımla başedebilirim sanıyordum. ama niye olmadı? ben çarpım tablosunu çok geç ezberledim. bundan sanırım, mimar olamayışım. o da çok sıkıcıydı. çarpım tablosu yani. istedikleri kadar tekerlemelerle süslesinler, yine de iflâh olmazdı. şimdi hatırladım! adresimi yazarken posta kodumu unutmuştum. esra'nın kartı elime geçmezse, bu, benim suçumdu, postacıların değil."...
-bir pazar sıkıntısıyla yazılmıştır, aleyhime delil olarak kullanılamaz..

5 yorum:

Adsız dedi ki...
Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.
Adsız dedi ki...
Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.
Adsız dedi ki...
Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.
Adsız dedi ki...
Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.
GULSUMHALE dedi ki...

E be lula...Şirin lula...Neler yaptın bole...Ben senden daha kötü durumdayım...Sıkıldım yaşadıklarımların.Ölsem daha mı iyi?Onu da bilmiyorum..Bir bebek istiyorum,bir de onun babasını...Arada bir de sen ve senin gibileri...Nothing else...