Çarşamba, Ağustos 24, 2005

rica etsem böğürtlen alabilir miyim elma yerine ben?

anneyle anlaşmanın bir yaşı var sanıyordum. küçük olduğum için anlaşamıyoruz, büyüyünce 'arkadaş gibi' olacağız sanıyordum. ne budalalık! ya da belki ben nicelik olarak değil de nitelik olarak bir türlü büyüyemediğimden annemle geçinebilme sınırı olan yaşa bir türlü erişemiyordum.. bu da mümkün. bir vakit kısa çubuğu seçmiş, annemle geçinebilme rollerini diğer kardeşlerime kaptırmış olmalıyım.. bana kalan rol de, anneyle anlaşamama, konuştukça uzlaşamama, susma, sustukça anlamsızlaşma, anlamsızlaştıkça küçülme, küçüldükçe ağlama, ağladıkça acınma, acındıkça daha çok acıkma... yani demek istediğim bir kelime olsaydım köküm acı olurdu.
..
bu arada bugün Hülya'nın doğum günü. nice seneler canım. şimdi, hemen şimdi saatinin akrebini yelkovanına, yelkovanını da saatinin zembereğine bağla, bağla ki, bundan sonraki her gün bugün, bütün bugünler de doğum günün olsun.. anlaştık? bunu okumadığını biliyorum, okumayacağını da.. ben de okumuyorum.. kimse okumuyor.. neyse..
..
dün gece yüzerken, yüzecekken daha doğrusu, bir yılan yolumu kesti.. üzerine basacaktım az kalsın, onun yerine çığlığı bastım.. kimse yetişmedi imdadıma.. havuzun yanıbaşını çalılık yapmak iyi fikir değil dedim içimden, yılan duymadı. çıktığı deliğe girdi. delik ve delilik boşuna benzemiyorlar diye düşündüm. her deli bir delikte yitirir benliğini. ama ben yitirmedim. orda değil en azından. havuzun ışıkları yandı. havlumu kenara koydum, terliklerimi çıkardım. yılan ışığa gelmez nasılsa dedim içimden.first my left foot then my right behind the other. sonra dışımdan tekrarladım. sessiz sessiz yüzdüm. yüzmeseydim çok yenik hissedecektim kendimi. bir yılana yenilebilirmişim gibi.. yüzdüm; yine de yenik hissettim. i walked into your dream and now i've forgotten how to dream my own dream you are the clever one aren't you. hem de kendime yenilmiş. keşke yılana yenilseydim dedim içimden. duştan çıktığımda annemle babam 7 yıl önceki "o" mevzu hakkında tartışıyorlardı.. hala.. yaşama sevinci böyle bir şey diye düşündüm.. unutmamak.. yani kendi adıma ben unutuyordum.. geçen gün esrayı gördüm iskelenin orda bir yerde.. selam verdi.. "sana mail atacaktım aslında" dedi. "ne diyecektin? 'eşeklik ettim, hiç anlamı yoktu, özür dilerim.' mi?" diyemedim tabii. hayatımda böyle anlar vardı. söylemem gerekenleri söyleyemediğim anlar. ya da hayatım bunların toplamıydı, kim bilir? her neyse, unuttuğum için, hatırlamak istemediğim için ayrılırken öptüm esrayı. "görüşürüz" dedi, "görüşmeyiz esra, ama duymak istediğin buysa peki, 'görüşürüz'".. benim artık seninle görüşmem için kendimle görüşmüyor olmam lazım. ha olursa böyle bir şey haber veririm sana.. her neyse.. annemle konuşmadığım için oluyor tüm bunlar, biliyorum.. ama elimden bir şey gelmiyor. kahvaltıya bile telefonla çağırıyor.
zzzZZz.. (gizli numara)
-efendim.. (tek gözüm kapalı)
-kahvaltı hazır.. (sesinde 'az avvel bir kedi boynumu tırmaladı' tonu..)
...

gece de uyuyamadım.. üç sivri sinek sadece beni değil uykumu da delik deşik ettiği için.. elimde terlikle ağlamaya başladım.. ağlamasam da olurdu bence, ama yapamadım.. elimde terlik, odanın ışığı açık, ölmeyen bir sivrisinek.. öyle aciz hissettim ki kendimi.. banyoya gidip yüzümü yıkayacaktım, kapıyı açtım, evin içinde bir yarasa.. yanlış mı gördüm diye kontrol edemedim.. o kadar cesur değildim, hiç olmadım... içeri girdim. telefonu elime aldım, kardeşimi aradım. kapalıydı telefonu. yan odada.. uyuyordu.. kıskandım onu. çok hem de.. benim uykum 8 yerinden bıçaklanmış, cesedi bir çöp tenekesine atılmıştı.. o ise mışıl mışıl uyuyordu.. kıskanmamalıydım ama yapamadım.. sonra ben uyuyamazken sabah oldu..
...

bu hikayenin sonunda, buralarda bir yerde yani, gökten düşen üç elma olmalı.. ve evet annemle konuşuyor olsaydım o üç elma yarasaya sivri sineğe ve yılana isabet edecekti.. konuşmadığım için hepsi beni buldu...
neyse.. hülya, tekrar iyi ki doğdun.. rica etsem annene sorar mısın hiç kullanılmamış 'günaydın bakışı' kalmış mı? evetse yarın size kahvaltıya gelebilir miyim?
...

2 yorum:

la luz dedi ki...

lulacım sinekler her yerde herşeye musallat; ben de şikayetciyim kendilerinden biras evvel şişirdiler beni dizimden..diyeceğim şu ki doğduk da ne oldu..; iyi ki varsın lula!

Adsız dedi ki...

gece yarisi girmeye calistiin bi havuz war senin... seni sokmaya calisan bi yilan... ben balkonda bi torba fasulye ayikladim senin bu blogu yasdiin gece... bi torba fasulyeyle ayiklanmio ama hayat... hem anneler eninde sonuunda kahwaltiya cagirio, babalar onu da yapmio... aglamak guseldir yinede... beraber yine bi kantin masasinda aglayabilmek umidiyle...