Pazar, Aralık 25, 2005

gözleri zeytin yeşili kardan adamlar

bu sabah geç uyanmaya programlamıştım kendimi. programlanmak denmez de, gece yastığa başımı koyunca öyle gibi hissettim. "geç uyanacağım gibi" gibi. ama kardeşim the willowz'un somethingiyle çılgın atıyordu sabah. ben uyuyacakmışım, rüyama izlanda girecekmiş, dizlerime kadar kara gömülecekmişim, uzun ve cüsseli ağaçlar olacakmış etrafımda ama ben korkmayacakmışım, kendimi sırtüstü, yüzükoyun, yan, öbür yan, ve daha başka şekillerde kara atacakmışım, küçükken yaptığım bütün kardan adamlar etrafımı saracakmış, burnuna havuç takmadıklarım, gözleri renkli olsun diye yeşil zeytinlediklerim bile... ben kardan adamları hep sevdim. ama sanırım en son 10 yıl önce yaptım kardan adam. büyümekle alakalı değil, üşümekle alakalı hiç değil.. benle alakalı ama ben neyle alakalı olduğumu hala daha bilemediğim için böyle oluyor. gömülüyorum bulduğum ilk kara rüyamda. hem fonda hep tori amos'un under the pink albümü çalıyor.. ben ezbere biliyorum diye değil o albümü, o albüm çok karlı olduğu için.. içinde düzinelerce kardan adam ritm tuttuğu için.
.
aslında rüyada kar görmek iyidir der annanem. beyazdır kar. beyaz, yeşil ve bir renk daha vardı. bu üçünü görmek iyidir der annanem hep. ama niye iyi olmadım ben bugün..? niye içime rengarenk neon ışıkları dolmadı, beni baştan uca sarmadı.. annanem beni niye kandırdı? yeşil bir kazak giydim. yürüyüşe çıkayım dedim. ya da önce yürüyüşe çıkayım dedim sonra yeşil bir kazak giydim. tam olarak hatırlamıyorum sırasını. yürüyüş mü? bu havada mı? dediler. babam beni bırakmak istedi. bıraktı da. kapıda bekledi. kitapçının kapısında. ben aradığım kitabı bulamadım. aradığım kitap da beni göremedi. babam telefon açtı kapıdan, "bekliyorum" dedi. bekleme diyemedim. "geliyorum" dedim. yeşil kazağımı kitapçıdan çıkardım. arabaya bindim. yokmuş kitap dedim. babam tepki vermedi. hayatta daha önemli işler var gibiydi. acele bir u dönüşü yaptı, yol veren toyotaya teşekkür anlamında hafifçe kornaya bastı, aynı zamanda kafasını eğdi, bir de "teşekkürler toyota" dedi. "toyota cipler iyi mi?" dedim. çok susmamak için aptalca konuşan biri gibi. babam da sussan daha iyi manasında "ben toyotayı kullanan adamı kastetmiştim" dedi. sustum ben de. zaten dnr'dan eve gitmek arabayla 4 dakika 53 saniye, yürüyerek, 16 dakika 28 saniye sürüyor. hemen gelmek istemiyordum ben eve. içeri girmesem olmaz mı dedim, annem duymadı. hoş geldiniz dedi. üstümü değiş etmezsem tekrar çıkarım diye düşündüğümden yeşil kazağımı çıkarmadım. fatoş aradı. ne kadar kısa cümleler kuruyorsun sen diyecek sandım, demedi. aşkitom nasılsın dedi onun yerine. iyiyim dedim inanmadı. bir kırgınlık var sesinde n'oldu? dedi. boşver dedim. akmerkeze geliyorum sen de gelsene dedi. tamam dedim. yürürüm diye. olmadı yine. babanemlere gidecekmişiz. mesaj çektim fatma'ya: "fatoş babanemlere gidecekmişiz, ama yarın görüşelim olur mu? sergiye gidelim, film izleyelim, kitap alalım, balık tutalım.. öpüyorum" dedim. olur dedi. kitap okudum biraz. sonra başka bir şey yapmadım. babanemlere gidemedik. annemin işi çıktı. başka bir yere gitti. ben somurttum hep. istemeden oldu ama. canım sıkkındı. rüyamda kar görmüştüm oysa.. haksızlık gibi geldi bu bana. annanem kar görünce seviniyodu banaysa somurtmak düşüyordu.. annaneme telefon açsam da sorsam dedim bir an. onun yerine sıcak çikolata yapayım dedim. 20 tane falan bitter çikolatayı aldım, madlen elbette. bıçakla ince ince kestim. benmari usulü erittim. mutfak öyle güzel koktu ki, gördüğüm rüyadan herhalde dedim. rötarlı seviniyorum ben belki, olamaz mı dedim. babama seslendim, "sıcak çikolata ister misin baba?" dedim. isterim dedi. sütü ısıttım. tarifi olmayan şeyler yaptım. babama götürdüm önce. sonra mutfağa döndüm, kendiminkini hazırladım, kapta kalan erimiş çikolatayı kaşık kaşık; yer gibi içer gibi bitirdim.. çikolata yiyebilen başka bir varlık yok dedim içimden, şükrettim. sonra akşam olmuştu zaten. yapacak bir şeyim yok gibi geldi. kazağımı çoktan çıkarmıştım. uzaktan bir yerden leonard cohen ineedyouidontneedyou diyordu.. bir kedi üşürmüş gibi miyavladı, eli cebinde evine giden bir adam güvenlik görevlisine sanıyorum nasıl gidiyor dedi. görevli epeydir annemin yemek ya da meyve yollamadığından dert yandı. ekranıma su sıçradı, kırgınlığım boyut değil zaman değiştirdi. ama yazacağım bebeğim, yazacağım.. *

7 yorum:

Adsız dedi ki...

lula bende istiyorum kardan adamlar girsin ruyalarima.. yesil gozleriyle baksinlar.. ne guzel olurdu. ozendirdin beni cok fena..

Adsız dedi ki...

1

a
200512252358

Adsız dedi ki...

2

a
200512252359

Adsız dedi ki...

seni okumak ne lezzetli ya. bi de bana şunları yapııim filan oluyorum. bitakım yollara sevk ediyosun adamı.

sen gülmelisin ki hayat ta bize gülsün, diil mi?

a
200512270001

Adsız dedi ki...

Dün benim de saçlarıma karlar yağmış zannettim... Kar değil,aklarmış onlar..Emre'ye gösterdim inanmadı.."Bak" dedim "yakından gör, bak"..Ne suçum var ki benim dedi..."Ben anne olmak istiyorum,bebeğim benim kara saçlarımı görsün" dedim...Ev sahibim "olmaz" dedi.."Ben de kirayı istiyorum".."Peki" dedim ev sahibime, "ben çalışır öderim kirayı..Bebeğim benim boyalı saçlarımla idare etsin..."

Hale gülsün :)

Adsız dedi ki...

vay vay vay

lula dedi ki...

halecim, senin bebeğine ben bakarım.. endişe etme.. olur mu?