- yapı krediye hoşgeldiniz... kredi kartı için 8'e bilmemne için 1'e..
- dııt
- şunun için bire, bunun için ikiye..
- dııt
- ödeme için bire, hesap bildirimi için ikiye..
- dııt
...... aaaAA! bağlanmıyor bir yere.. sonra kardeşim üstün zekasıyla bana yol gösteriyor.. kayıp ve çalıntı için olana bas.. ordan müşteri temsilcisi çıkar..
dediğini yapıyorum. çıkıyor da temsilci. ama kulaklarından dumanlar çıkan kadın, yanlış yerdesiniz. tekrar menüye dönün diye azarlıyor beni.. ben de kardeşimi.. başa döndük iyi mi?
- yapı krediye hoşgeldiniz.. blah blah..
- dııt
- ....
- dııt
- görüşmeniz kayıt edilecektir, kabul ediyorsanız bire etmiyorsanız ikiye basın.
- dııt
- tüm müşteri temsilcilerimiz meşgul..
- (berbat bir müzikle sıkılmalar)
- iyi geceler, ben bilmemne nasıl yardımcı olabilir?
- merhaba, kredi kartımı bugün kullanamadım, yetersiz bakiye dedi kasada. nakit ödedim aldığım küpeleri. (seste hiç hoşuma gitmedi tonu)
- atm'den mi ödemiştiniz borcunuzu?
- işin aslı babam ödedi. yani ödemiş olmalı. biz 4-5 gündür konuşmuyoruz da. küsüm ben ona. (kardeşim benim deli olduğuma dair şeyler geveliyor)
- kart numaranızı alabilir miyim lula hanım?
- elbette..
- borcunuz ödenmemiş görünüyor lula hanım.
- ödenmemiş mi? nasıl? biliyorum onunla konuşmam için yapıyor bunu.. (incinmiş ses tonu)
- başka yardımcı olabileceğim bir konu var mı?
- hayır teşekkür ederim. (neden kapatmaya meyilli herkes telefonu suratıma?)
...
tanımıdağım biri bana babasıyla küs olduğunu anlatmak istese dinlerdim. bu hassas bir konu çünkü. şimdi camdan bakıyorum ona. yanında mustafa amca. siyah takım giymiş babam. beyaz gömlek. babama takım elbise çok yakışır. ama küs olduğum için bunu söylemek istemiyorum. beni üzdüğü için hatta, kot pantolon hiç yakışmaz babama demek istiyorum. nasılsa ikisini de duymuyor.
.
12:21. yanında lokum olmayan bir fincan türk kahvesi. bu yersiz editi kahve için mi yapıyorum bilemedim şimdi. belki ortadan biraz fazla şekeri için. dün walk the line'a gittik. aslında kardeşim başka filme gidelim dedi ama ben ısrarcıydım yine. berbat bir salonda izledik filmi seansı için. yine azar işittim. bu memlekette ters giden her şeyin sorumlusu benmişim gibi. elektrikler mi gitti, benim suçum.. ya da başka her şey.. filme girmeden evvel bir arkadaşım aradı. görüşebilir miyiz bugün dedi. 4 gibi gelebilir misin buraya? dedi. ben iptal ederim hastaları da dedi. tüm bunları derken ben düşünüyordum. -yine hindiliğim üstümdeydi- tamam, dedim, tamam, nişantaşına gelince ararım seni. aradım da. 4buçuk gibi geldi. üşüdüğüm için içeri geçmiştim o sırada ben. yarım saat rötar yaptığı için özür diledi. mühim değil dedim. pazar günü doğum günümdü, arkadaşlar ufak bir sürpriz hazırlamışlar. çıkmam gerek dedim, bari bir 10 dakka dur dediler dedi. o sırada ben, onu beklerken aldığım kitapları inceliyordum. elimde ahmet güntan'ın mahkeme kitap'ı vardı. iyi ki doğdun dedim. kitabı ona verdim. sever umarım. ve bunun dışında eve geldim, sıkıldım. gece snow falling on cedars'ı izleyecektik. ama ben yine sonuna dek uyanık durmayı beceremedim. parça bölük izlemekten nefret ederim aslında.. bu gece yine baştan izleyeceğim bakalım.. ve ablamı çok özledim.
hepsi bu.
6 yorum:
bi numara olsun istiyorum gerçekten, arayalım derdimize göre yönlenelim biyerlere tuşlara basarak. uzun sürcektir biraz ama olsun. sonunda birisi çıksın hattın ucunda ve söylesin açık ve net ne yapmak gerektiğini. yapıyım ben de. ve işe yarasın bu sefer.
bir yandan anliyorum, bir yandan anlamiyorum. ama kesinlikle olmayan bir babadansa, küs bir babayi tercih ediyorum.
"en-nadirü kel-madum" ya da "nadir olan şey yok gibidir".. barışana kadar bu böyle. ama sanki daraldıkça daralıyor içim. oysa bir numara olsaydı, çevirince her şey başa sarsaydı. böyle saçma şeyler işte dönüyor kafamda.. uydusuz kafam durmadan dönüyor, kendi ekseni etrafında..
uzunca süre varolan şeyleri sürekli olması gerekiyormuş, hayatın standart özelliğiymiş gibi algılıyoruz. halbuki hayat verilirken yanında verilenlerin pek çoğu opsiyoneldir.
annemle de barışsın istiyoruz bugün babamla barışmış olduğunu görünce biz naçizane...
öperim [bkz: bırak zaten öpemez]
p.s.:
I HAD MISSED YOU TOO!!!
Yorum Gönder