Pazartesi, Kasım 28, 2005

alırım veririm ben seni yenerim

dün sabah pazar kahvaltısındaydık. ben, özden, elif ve arev. symrna'da. ne kötü bir başlangıç bu.. baştan alıyorum:

dün sabah, elif'in bir haftadan beri, belirsiz aralıklarla, sık sık yerini ve zamanını teyit ettiği kahvaltıdaydık. ben, özden, arev ve aşçı yamağı elif (ilerleyen paragraflarda bunun nedeni açıklanacaktır.). güzel bir kahvaltıydı. en sevdiğim öğün kahvaltıdır benim, doymak bilmem. bilsem de söylemem, söylesem de bir işe yaramaz zaten. yine öyle oldu. bir de bende şöyle saçma sapan bir saplantı var; bal geri dönmemeli. çöpe gitmemeli. ona kıyamıyorum. bu sebeple kahvaltının son demlerinde ben, balı çay kaşığımla kaşıklamakla meşguldüm. pişman değilim, yanlış anlaşılmasın. orda benim tanımadığım pek çok ünlüden ziyade uldız'ı görmek çok şaşırttı beni. ablamın arkadaşı uldız. sevgilisi de kendi kadar şekerdi. burdan onlara mutluluklar diliyorum, bana noluyorsa.. bunların dışında akşam eve dönüşte özden'le hızımızı alamayıp gloria jeans'e gittik. neden kahvesiz dertleşemiyoruz biz? hayır özden'le ben değil, genel olarak diyorum, toplum olarak. boğazımız mı kuruyor, dilimiz mi tutuluyor. kahve yoksa sohbet de mi yok? neyse, ben ne dediğimi bilmez oluyorum böyle bazen. aslında ben başka bir konuya değinecektim. -iç ses: paragraf başı lula, paragraf başı! ne zaman öğreneceksin sen bu kuralları, hmm? burak senden iyi biliyor.-
elif'in bir fotoğrafçı arkadaşı var. ikinci görüşmelerinden sonra, ki bu görüşmelerin ikisi de sergi gezme amaçlı- aşkını ilan eden bir mesaj attığını söyledi elif çocuğun. aşk ilanı olmasa da ona yakın bir şeymiş. sonra aklım takıldı buna. yurdumun bütün erkekleri göle maya çalma telaşında mı yani? ikinci görüşmede mesaj atıp, "ya tutarsa?" zihniyeti mi? yoksa ne? çünkü bu mesajlar cevaplanmadığında kahrolmuyorlar.. gayet sakin devam ediyor hayat. ölsünler demiyorum da, ben ne diyorum sahi?
.
neyse. sıkkın benim canım. kullandığım allık artık üretilmiyormuş. ben allığıma bile ihanet edemiyorum işte.. başka bütün allıklar sahte duruyor yüzümde. a a, unuttum elif'in aşçı yamağı hikayesini. şöyle bir hikaye o: elif yemek kültürü dersi almış, şansına da ödev konusu "hacı abdullah" çıkmış. en iyi sen yaparsın bu ödevi dedi. tam gaz verdi ödevi bana. evet, aşçı yamağı lafı bundan kaynaklı; ama bu metinde kim aşçı, kim yamak ben de şimdi bilemedim. sahiden boş konuşuyorum demek ki.. allığım bile bulunmuyor zaten.. ufflamak istiyorum sayın seyirciler..
.
hep böyle otomatik olarak sızlanan ben, burada mektubuma son verirken, uzaktaki ablama uldız'ın selamını, yakındaki babama da istediğim telefonun kodunu yolluyorum. -aldı o mesajı-
tüm içtenliğimle;

lu-alış veriş gazisi-la

6 yorum:

Adsız dedi ki...

seni warya dowerim cocuk....
bu ne bole be? sanki senin diil benim gunlugum :)))) bu arada haci abdullah gulu oluup ramasanda yyazilar dosenmistin, hala israrliyim senden ii kimse yapamas bu odewi bebek. (heey bebek goslerin ne renk?) persembe teslim...

Adsız dedi ki...

Lula..
nerde o eski lula..Burak'ı okumak daha zevkli oluyor sanki...
Çok keyifsizim..

Hale - İlkyardım Ekibi Şefi

Adsız dedi ki...

sanki biz lpg veya solarını bu yönde mi kullanacaktık? :"

sırf sana inat kahvaltımdan balı çıkaracağım. alınganlığımın, allığına dönüşmesi mümkün diil walla, asla...

artık senle tüm yazışmalarımı doğal sansürden geçirecim ki bunlar da hale'nin yaptığı ve yapacağı yemeklere benzeyebilir, tatsız tuzsuz olur ve de ben de yurdışına kaçabilirim.

aşkolmasın da diemem ki...

gül sen, gül; allığa gereksinimsiz gül!!!

aaa
200511291119

Adsız dedi ki...

Bunalım oldum..
Şimdi eğitim salonuna çıkıyorum..Ben şirketimizin yangın ekibinde İlkyardım elemanıyım..
İlkyardım eğitimi alacağım...

Eğitimli ha-lim-le görüşmek üzere...

lula dedi ki...

3 dakika arkamı dönüyorum ve sayfamda olan olmuş.. =) asıl ben pervane başta olmak üzere hepinizi sıra dayağına çekeceğim..

"benim adım lula;
insafsızım ara sıra"

güler yüzlü suratlar yapıyorum muntazaman..

l.

Adsız dedi ki...

sırada en öndeyim.

a.
varel
200511292250