ne anlatacaktım, ah evet, yaptığım gösteri. gösterimsi daha doğrusu. geçen sabah servis beklerken metrositinin önünde, aynı zamanda müzik de dinliyordum. razorlight'ın vice'ını. aslında albümü dinliyordum ama sonra bu şarkıyı tekrara alma cesaretini gösterdim niyeyse. sonra birden farkettim ki herkes bana bakıyor. volta atarken adımlarımı sıklaştırmış ve dahi sekmeye başlamışım. kafamda obi wan kenobi hırkamın kapüşonu olduğu için ve de güneş gözlüğüm, pek seçilmemişimdir umarım diye geçirdim içimden. zira her sabah aynı yerde bekliyorum. ama sanırım o obi wan kenobi hırkamı üst üste giydiğim için artık daha da tanınır hale geldim.. "a a bak geçen sabah burda danseden kız.. evet evet hani şu hırkasının kocaman şapkası olan .." gibi. böylelikle kafalara daha net kazınmış olduğumu da her şey gibi geç farkettim. misal daha yere yakın renkler tercih etmeli, kamuflaj desenli montlar giymeli, delireceksem hiç değilse makul bir tarz sergilemeliydim. ama ben her zamanki gibi, mümkün olanın namümkün kıyısında gezindim. peki kimin umrunda? neyse..
.
bu sabah çok çetrefilliydi benim açımdan. servis beni hasta etti. telefonumun şarjı bitti. ve ben sıkılmış bir canla gazeteye gittiğimde şef bana "senin bugün ne işin var, izinlisin" dedi. kulaklarımdan dumanlar çıkıyor dememe gerek yok sanırım. "ama madem geldin akşam bir habere yollayacağım seni." dedi. akşamı beklerken bol bol sıkılan ben akşam üstü, canıma tak ettiğine dair sinyaller verdim. oflamak gibi, telefonda çene çalmak gibi.. -e madem izinliyim- akşam olmasına çok az kala "hadi evine git" dedi.. vazgeçmiş anlaşılan. olsun, yine de sevindim. o habere git, gazeteye gel yaz.. eve dönmek hem de özel araçla, iyi geldi. seviyorum ben bu şefi. neyse işte. bugün bir de şarj krizi yaşadım. birinin (o kendini biliyor), tabiriyle plazada. samsung telefon kullanan birileri olmuyor pek. bunu öğrenmiş oldum. ayrıca herkesin iki telefonu var. niye anlamıyorum. herkesin elinde iki telefon. beynim döndü. ben birine bile bakamıyorum, piline bilhassa.. olur olmadık duruyor, ortada bırakıyor beni. ama yine de seviyorum.
.
araştırmacı gazeteciniz yazısına burada nokta koyuyor. daha uyuyacak, rüya görecek, rüyasında işe geç kalacak, koşturacak. sonra gözünü bir açacak ki daha vakit, vakitler var.. o fazla vakitleri origamiden kuşlarla süsleyecek..
.
müsadenizle..
.
a bu arada denizkızı, seni tanıyor muyum? tanıdık bir tebessümün var.. en sevdiğimden..
7 yorum:
ne ilginc, sen tam bu yaziyi yazdigin vakitlerde biz de senden bahsediyorduk :-)
---
bence bu sokak ortasında dans eden obi wan kenobi imajından bu kadar ürkme, bence iyi bir sey, ayni yerde bekleyen otların arasında bir bocek gibi secilebilir olmak. bocek fena mı oldu? ama simdi silersem bu samimiyetsiz bir tavır olmaz mı? olur. otların arasında çiçek de diyebiliriz, sen hangisini istersen. hem inan, orada bulunan insanları da sabah sabah gulumseterek sevaba giriyorsundur.
---
bir de, fotoğrafın üzerine tıklayınca açılmıyor, bi'el atar mısın?
açılmasını istemediğim için açılmıyor o fotoraf.
mühim de değil zaten.
aa bi yazıda adım geçti heycanlandım ne güzel =) ama bilmem ki tanıyo musun.. ben seni tanımıyorum lulacım. ya da tanıyorum belki tanımıyorum sanıyorum. ya da sen beni tanıyosun bilmiyosun filan gibi şeyler daima mümkün.. nerden bilsek ki =) beni bi arkadaşın sayfasındaki yorumun yönlendirdi buraya. rahatmış güzelmiş çok sevdim yerleştim.. tebessüm ediyorum tanıdık tanıdık.. sevdiğine sevindim =)
lulam ne kadar da yakıştı gazetecilik sana..en tatlı araştırmacı gazetecimsin artık!!
ah lula, nette hiç bir şey gizli kalmaz. dedigin gibi o kadar da mühim değilmiş, en azından benim için.. şu portreyi hediye etmek isterim.
o portre pek açmadı beni desem... ama kırılmak yok.. zira çok suratsız bir adamın portresi daha neşeli yapılmalı taraftarıyım ben her zaman.. misal benim portrem andy warhol'unkiler gibi rengarenk, ışıl ışıl ve hafif de aşifte durmalı.. sanat kontrastta gizlidir.
hımm, tamam, açmamış olabilir, kabul. fakat hep otoportrelerin diğer eserlerden farklı oldugunu dusunurum. hatta bu, yazarken de boyledir bazen. şurada warhol'un portrelerine bakınca pek aşifte, pek ışıl ışıl değilmiş gibi geldi bana.
bir de, sanat konrastta gizlidir yerine, kontrastta sanat gizlidir gibi bir şeyler söylesek daha iyi olur sanki..
Yorum Gönder