Pazartesi, Kasım 14, 2005

kayıp aranıyor

gecen gece sergi açılışına davetliydim ya, hani yeşil giymiştim, işte o gece, evet, keşfedildim. şaka bir yana, serginin ev sahibesi Taci Hanım'ın kızı fotoğrafçıymış. orada bir kaç kare fotoğrafımızı çekti. onları e-mail yoluyla yollamış. bir de eklemiş: "yüzün çok güzel, portre fotoğraflarını çekmeyi çok isterim..". evet bunun gibi bir şey demiş. ben de cevaben portre fotoraflarına uygun olmadığımı düşündüğümü, zira dişlerimde tel varken gülmeyi pek beceremediğimi falan söyledim. herhalde gülmemi istemediği için, ya da başka bir sebepten "hiç önemi yok tellerinin..." dedi. ağlamamı mı isteyecek yoksa Allah'ım? bilemiyorum, ama potfolyosunu çok beğendim. ve tek bir şart koştum, "ben de senin fotoğrafını çekeceğim ama.." dedim. bir kaç da çalışmamı (!) yolladım. beğenmiş. sevinmiş. "oleeeeeeeey, bir fotoğrafçıyı kareleyeceğim!!" demiş. ama ben de aynı bu pozdan istiyorum. evet evet. aynı ondan istiyorum. bunu idil'e nasıl söyleyeceğim? neyse.
.
sonra... cumartesi günü elif'in resimleri sergilenecekti cevahir otelde. address istanbul muydu neydi? işte öyle bir yer.. ben o sabah da annemle tartıştığım için işlerim ters gidiyordu. durakta taksi yokmuş, yola kadar yürüdüm, caddeye çıktım evet. hala ufukta taksi yoktu. sinirlensem mi, üzülsem mi, acısam mı kendime bilemedim. zar zor bir taksi bulup dişçime gittim. evden çıkarken aramıştım sözde. telefon meşguldü diye beklemedim. gittim ve kapıda kaldım. ben taksi ararken sanırım gitmişler. ortodontistim ve tayfası. sinirli şirin bile olamadım. şirinlik bir halim kalmamıştı. tekrar taksi aradım. bu böyle değildi eskiden diye düşündüm. taksiler müşteri arardı. iki taksi beni geri indirdi, biri yolu bilmiyormuş, diğeri için de ters tarafta bekliyormuşum, yolun karşısına geçsem daha iyiymiş.. hiç önemli değil, sizinle dönelim dedim, olmazmış, benim parama yazıkmış, çok yol varmış dönmek için... çıldıracaktım. ve bu arada güneş enerjisiyle çalışan telefonumun şarjı bitmişti pek tabii. en çok lazım olduğunda şarjı olmaz onun. huyu kurusun. son taksi şoförü beni metroya bindirdi zorla. benim kulaklarımdan dumanlar çıkıyordu. aynı o eti browni reklamındaki şapşal kız gibi bakıyordum etrafa.. sanki herkes sevgili, herkes mutlu, herkes neşeliydi de bir ben köşeye sıkışmış, sözümde duramamış ve buluşmaya geç kalmıştım.. çukulata iyi gelir belki dedim. o kıza browni iyi geliyordu, hem aşkı hem birlikteliği hem karın tokluğunu getiriyordu mucizevi şey.. ülker makinesine para atıp sütlü çukulta için gerekli numaraya bastım. aldım da çukulatamı. ama n'oldu? paramın üstünü vermedi. şu kadar krediniz var dedi. o parayı bana harcatana kadar uğraştı. yapay zekaya karşıyım. sonuna kadar. çukulatamı yerken bunları düşündüm. metroda sağa sola anlamsız anlamsız bakarken de..
.
bunların dışında dün silah zoruyla yazlığa gittim. benim annemde neden ve nasıl peydahlandığını bilemediğim bir aile saplantısı var. elbette ben de ailemi seviyorum ama her zaman beraber olma şartı nereden kaynaklanıyor? ben imzalamadım öyle bir şartname.. her neyse.. aynen bu sinirle gittim. hatta son ana dek gitmemeye çalışıyordum ama olmadı. zile uzun uzun basıp, hadiledi annem. "beklemeyecekseniz gidin" dedim. sinirlendi bu sefer, hadilemeye devam etti. bir yandan da söylendi: "arkadaşın çağırsa dünyanın bir ucuna gidersin, şurda baban rica ediyor..." yalan.. külliyen yalan.. kendi zorluyor beni, bir de babamı öne sürüyor. biliyor babamı kıramayacağımı.. evet n'oldu..? ben ifadesiz suratımla, arka koltukta, anneme uzak, cama yakın, kulağımda kulaklıkla radiohead dinledim. tamamen yok olmak nasıl onu anlatıyordu thom yorke.. annem kulaklığımın tekini çekip: "neyin var senin?" dedi. sustum. kulaklığı taktım tekrar. sessiz bir film gibi devam etti annem konuşmaya. yani ne diyordu bilmiyorum ama hareket ediyordu sanırım ağzı. cama döndüm. bir şeyler yazdım. şarkıyı tekrara aldım. böyle şeyler işte.. yazlıkta da, hani camekan bir bölüm oluyor ya, eve hem dahil hem değil.. işte orda uyudum. ısıtıcıyı yakınıma koymuş babam. yani sayın okurum, uyudum ve beş karış suratla geri döndüm. böyle oldu. ama aile saadetimize diyecek yok.. değil mi anne?
.

17 yorum:

Adsız dedi ki...

bulundu...
çok şükür;
oh!

a.
200511151323

GULSUMHALE dedi ki...

Bak lula,
Bir Ülker çalışanı olarak değil, Ükler otomatı kullanan sade bir vatandaş olarak sesleniyorum...
"Otomatlar için para iadesi 25 yeni kuruştur ve mutlaka iade eder ve yine mutlaka seni uyarır." Sen yapay zekaya karşıysan ben de metroda sütlü çukulata yiyen Lula'lara karşı olurum..Haberin olsun...
Neden düştük bu - Hale

Adsız dedi ki...

saatsekiz teyze,

lula'mıza laf etme,
valla sonra 5 geçebilirsin yani;
sonra why HALEne...
:)

a.
200511151710

lula dedi ki...

saatim, sekizim, çatal karam çingenem, seni severim lakin anlayışlı olmanı beklerdim.. benim bir tek sevdiğim yapay zeka var o da aynı isimli film.. ne zaman izlesem ağlıyorum.. elimde değil..

başka sözüm yok..

l.

GULSUMHALE dedi ki...

sayın a. yada ali. yada anonymous ismiyle seslenebileceğim sevgili kişi;
1. lula ile arama girme,
2. lula ile arama girsende sakın bana bir daha teyze deme..:)

Lula,
Sen de benliğini bozma,taklit etme..
Anlarsın ya :) h.

lula dedi ki...

hale senin adın niye afişe oldu canım? neyse bu mühim değil, mühim olan senle aramıza kimse giremez ;) bir de ben anlamadım taklit mi, kim kimi, nerde, nasıl taklit etmiş.. =)

öpüyorum.

l.

Adsız dedi ki...

hiç yolu yok 'saat sekiz'i beş geççek artık bu kesin...

ben kimsenin arasına giremem hele de sizlerin, ben beyin ve kalp tercih ederim asla ara diil.

anlatabildim mi hare abla?

allaam bana yardım ihsan eyle,
la HAvLE...

a.
hareabla@istanbulbeyi.com
200511161448

lula dedi ki...

hale şimdi telefonda, beş değil on geçiyormuş.. =)) öle diyor.

Adsız dedi ki...

aracı kullanmasın ONa söyle lULA.

daha saat sekiz olmadı ki geçsin on, off off...

allam sen bana SAHhırrr ver.

a.
200511161940

GULSUMHALE dedi ki...

Lula, lula...
İnsan 3-5 satır birşey yazar şuraya...

A-ra-cısız Hale

lula dedi ki...

fırsat vermiyorsunuz ki; yorum yazmaktan günlük tutamaz oldum =P

l.

Adsız dedi ki...

Annaşıldı efendim; o zaman ben iki A- -cısız Hale aliim lütfen saat sekizi beş geçerken...

Bize 3-5 satır birşey yazmaz, ne savaşklar gördük hayatta, di mi ya?

A-lo-cusuz Ale
200511172207

la luz dedi ki...

lula,
ne oluyor burada? :)

Adsız dedi ki...

hadi burdan yakalım;
ben derdim hep, "kertenkelebek" die, di mi lula? ;o

a.
200511181326

lula dedi ki...

BU BİR DARBEDİR.

nokta.

l.

GULSUMHALE dedi ki...

Oooo lula,tembel lula...
Yaz lula yaz...Hiçbirşey yazamıyorsan İsviçre-Türkiye maçını yaz...Alpay'ı yaz..Ne bileyim yaz işte..Yaz da üzerinden konuşalım...

Ya yaz, ya günlük tutma..Bu günlük değil yıllık oldu ...

Benim gibi düşünenler ellerini kaldırsın...

Adsız dedi ki...

ben 2 elimi de kaldırdım. doğru söze ne denir? bence kaçak güreşiyo üstelik, yoksam alul böyle biri kesin diil. soğuktan mıdır nedir bir büzülüp, süzülüp gitti ki? Allah Muratımızı çabuk versin emi...

a.
200511190028