dün gece arabada reyhan "lula hiç doyulur mu sevgiye?" dedi. biri ona "reyhan senin sevgiye bu kadar aç olmaman lazım." demiş. "öyle şey olmaz reyhancım," dedim, "sevgiye doymak demek, sevilmemeyi talep etmektir. ve kişi sevilmemeyi istiyorsa da sevmiyor demektir." durdu bir süre, sonra yağmur yağdı inceden. silecekleri çalıştırdıktan sonra "gözleri dönsün istiyorum beni görünce aşktan, bunu istiyorum." dedi. bir süre daha sessizlik oldu. ben çünkü düşünürken konuşamayan biriyim. konuşurken de düşünemediğim için hep saçmalıyorum sanırım. yine saçmalamamak için sustum. oysa diyecektim ki "içimizin en büyük çukuru sevgidir, aşktır, o çukur bir türlü düzlenmez. evet tıpkı o hikayedeki şeyh gibi.. ordaki şeyhin sarhoşluğu gibi. reyhancım, seni iyi hissettirecekse şayet ben en açım, hiç doymayan, hiç de doymayacak olanım. sevgi obezi olmayı talep ediyorum. evet, o derece.." ama ben pek tabii bu düşündüklerimin pek az bir kısmını söyleyebildim ona. söylesem de işe yarar mıydı bilemiyorum. işe yarar biri sayılmam ben çoğunlukla. en işe yaradığım alan annemin kavanozlarını açma dalında. kerpeten derdi annem bana eskiden. parmaklarım ince ama işe yarar diye. ne acıklı halbuki, bir dişiye kerpeten denmesi.. neyse, bak gördün mü reyhan, benim işe yararlığım bile hüzünlü.. hüzün en çok bana yakışıtığı için değil, hüznün içindeki çukuru bir tek ben doldurduğum için bunca beraberiz.. yoksa ilk sapaktan ayrılasım var ondan, bir daha hiç karşılaşmamayı dileyesim var, gördüğüm yerde karşı kaldırıma geçesim, adını duyduğumda da selam göndermeyesim var..
"sakla beni, bulmasınlar sabaha kadar" diyor şarkıda kadın. reyhan bak, o da aç.
neyse.. aslında ben neler anlatacaktım; neler neler... kaçan balık büyük mü hep? ya da ben kaçırdığım bir balığı büyüteçle arıyorum.. bulduğumda bir görüyorum ki, küçücükmüş aslı. evet evet, benim açtığım parantezler kurduğum cümlelerden daha çok yer kaplıyor. ve acı gerçek; benim gölgem aslımdan büyük. öyle günün belli saatleri de değil; her daim.. ben tam da şimdi çok küçük hissettim kendimi. çok çelimsiz. açık bir kapıyı kapatamıyorum gibi.. oysa derecelerim vardı, güç gerektiren alanlarda. hayranlıkla bakarlardı bana, o eller, o incecik bilekler nasıl açar o paslı kilidi diye..
ben ne çabuk yaşlandım ve yaşlılık ne de az yakıştı bana..
"sakla beni, bulmasınlar sabaha kadar" diyor şarkıda kadın. reyhan bak, o da aç.
neyse.. aslında ben neler anlatacaktım; neler neler... kaçan balık büyük mü hep? ya da ben kaçırdığım bir balığı büyüteçle arıyorum.. bulduğumda bir görüyorum ki, küçücükmüş aslı. evet evet, benim açtığım parantezler kurduğum cümlelerden daha çok yer kaplıyor. ve acı gerçek; benim gölgem aslımdan büyük. öyle günün belli saatleri de değil; her daim.. ben tam da şimdi çok küçük hissettim kendimi. çok çelimsiz. açık bir kapıyı kapatamıyorum gibi.. oysa derecelerim vardı, güç gerektiren alanlarda. hayranlıkla bakarlardı bana, o eller, o incecik bilekler nasıl açar o paslı kilidi diye..
ben ne çabuk yaşlandım ve yaşlılık ne de az yakıştı bana..
7 yorum:
ne güzel yazmışın yine sevgili yazarım...
sağolasın.
sonra birkaç kez okurum artık.
a.
200512020053
lula nasılda özledim yazını; sanki hiç gelmicekmişsin gibi isyan ediyorum bilgisayarının bozulmasına!! msnim sen online olmayınca çok yüreksiz:(
den den...
a.
ynen
200512052125
DUYURU
Kardeşim,
PCsi olmayan, ADSL veya diğer Internet erişim araçları olmayan, mouseuna annesi tarafından el konulanlar GÜNLÜK TUTMASINLAR...
BİR
DEN DEN
DAHA.
BU ARADA
SANA BAŞKA DİCEKLERİMİ DE
İÇİME ATIYOM
SEVGİLİ DİER ANONYMOUS KARDEŞ
AMA
ASLA KURTULAMAYACAKSIN CÜMLELERİMDEN.
BU KIŞ GÜNLERİ DE BİTCEK HERHAL?
MURADIMIZA ERCEEZ İNŞ.
A.
MİN
200512071100
döndüm. hani beni öldürmeyen şey güçlendirecekti beni? kocaman bir yalanmış..
Amanın da amanın...Lula hanım yeni cep telefonları ile teşrif buyurmuşlar...
Sen sanal evine, PC'nin kasası da sizin eve hoşgeldi lula..:)
Beni bu HALE düşürenler utansın..
Yorum Gönder