haftasonu insana verilmiş en büyük cezaların başında gelir. illâ ki ilginç bir şey yapmalı, pazartesi günü anlatmalıdır. okurken; -ilk-orta-lise- tamam da, ya okulları tükettikten sonra? hâlâ daha ilginç bir şeyler yapma zorunluluğumuz olması garip değil mi? "hafta sonu ne yaptın?" sorusu bütün diğer soruların üç adım önündedir hep. hiç nedensiz haftasonumuzu anlatılabilir kılmalıyızdır. kimsenin gitmediği bir film, bir konser, bir şiir dinletisi, bir bilmemne bulmalı, haftanın içini kemiren günlerde ballandıra ballandıra anlatmalıyızdır. yoksa biz ne de boş insanlarızdır, ne de boş yaşarız. kitap okumak zaten ezelden beri bahsi geçmemesi gereken bir haftasonu uğraşıdır, boş zamanlarda yapılmalıdır mümkünse.. hatta daha becerikli olanlarımız okumaz, yaşar.. zira hayat tecrübesi denen şey tam da budur. okuyanlarımız hiçbir zaman tadamazlar bu tecrübeyi. roman karakterlerine onların haberdar olmadıkları, hiç bir zaman da olamayacakları his ve düşüncelerle bağlanırlar. şüphesiz bu normal insanların içine düştükleri bir durum değildir. bu duruma ancak ve ancak haftasonlarında yeterince sıradışı aktivite yapamayanlar düşer. her neyse, sözün kısası makbuldür. diyecektim ki, ben bu haftasonu bol bol oturdum ve kitap okudum; karaktere aşık olamadan pazartesi oldu.
1 yorum:
Yorum Gönder