eskiden yalnızladığımda, ki çok sık olur bu, hemen telefonu elime alıp Reyhan'a mesaj çekerdim. "reyhan" diye başlardım mızmızlanmaya. tek "a" ile başlayan mesajlarım "a"ların sayısının hızla yükselişiyle bir anda çığlığa döner, sonunda da reyhanın üzerine düşen bir çığ oluverirdi. yalnızlığım hafifleyecek sanırken -ki böyle budalalıklarım vardır, inkâr edemem- tam tersi olur, çapı bir hayli genişlemiş eski eksikliğim, müstakbel fazlalığım önce reyhanı sonra da beni içine alır, yutardı. yine uslanmazdık. ve şimdi bakıyorum reyhan, 818 mesajın var telefonumda kayıtlı. tüm yalnızlıklarımda seni rahatsız etmemi affettirecek bir şey diyebilmeyi dilerdim şimdi. yok öyle bir söz. senin sesin geceleri bile güneş kokuyor, ondan belki. ben karanlıktan korkmam halbuki.. ama yine de çocukken de bir resme hep güneşinden başlardım. sağda, solda ya da ortada. ama bir şeyler hep eksikti sanırım o resimlerde ki hiç asılmazlardı panolara.. ilgilenmezdim o zaman bu tür şeylerle. mataramdan su içen sibel'e, ali'ye ve daha bir dolu hijyen düşmanı sınıf arkadaşlarıma sinirlenmekle ve sinirimi belli edememekle meşgul idim. başka şeyler de vardı şüphesiz ilkokulda. mesela ben neden oğlanlarla maç yapıyordum? kızlar maç yapamayacak kadar "ne" idi?
herneyse; konu buraya nasıl geldi? 6 ekim yaklaşıyor, ondan sancıyor galiba karnım. böyle şeyleri problem etmem normalde ama hem gitmek istediğim hem de istemediğim için çelişiyorum kendimle. ilkokul arkadaşlarıyla buluşmanın en ilkel hatası "değişim"i idrâk edememe. mesela tolga'ya baktığımda hala eteğimi bacaklarımın arasına sıkıştırmak geçiyor aklımdan. halbuki uslu duruyor.. ya da umut; daha da esmerleşmiş bu ezelden flörtor çocuk, eskiden köşe bucak kaçtığım biri olduğu için yine masada yanımda oturmamasını diliyorum.. aslına bakarsanız ben ilkokula ilişkin pek bir şey hatırlamıyorum. en net hatırladığım şeyler sırasıyla:
1. ali'nin kocaman mavi gözleri
2. yine ali'nin maçtan sonra kafasına diktiği kocaman termosu
3. duygu'nun çıktığı dalin reklamı -şimdi bu kızın saçları kısacık, ne tuhaf..-
4. ali'nin çıktığı "annem bana kalır" arçelik reklamı
5. burnuma düşen basketbol topu
6. annemin saçımı sımsıkı topladığı ve bu yüzden tokalarımı çözmeme rağmen saçımın şeklinin hiç değişmediği..
7. galiba bu kadar
neyse.. bu ilkokul arkadaşlarımla buluşma merasimimi uzunca anlatmak isterim daha sonra.. bilhassa okan'a dediğimi.. ki sıra arkadaşımdı, çok severdim, ve hatta kaset değiş tokuş ederdik. ben sıkı nkotb'ciydim o nasıl olduysa metalci idi.. "bir şey itiraf edeceğim sana" dedim. çocuğun gözleri açıldı. (aşk ilanı falan mı sandı acaba?) dedim ki, "ben senin bana verdiğin kasetleri hiç dinlemiyordum..." bir tebessüm etti, bir de 'ne yersiz bir itiraf bu' bakışı attı yanlış hatırlamıyorsam.. eesi bu işte, gecen seneden pek bir farkı olmayacak sanıyorum.. bir köşeye hapsolacağım. ali de gelmeyecek zaten. istedikleri kadar 12 yıl aradan sonra gelene diye kadeh kaldırsınlar şerefime ben yine de sıkılacağım.. ve ayrılırken ali'nin mümkün olduğunca değişmiş olması için dua edeceğim.. ne bileyim, beli ekvator kadar olsun mesela ya da lütfen gözlerindeki mavilik solsun.. böyle de acımasızım işte.. herkesten, önce kendimden tabii, özür diliyorum ama kimse aynı kalmıyor ya hani.. misal, leş metalci olacak sandığım okan'ın kız gibi başını önüne eğmesi, benim gibi su içmesi gibi...
"ruh sağlığına Okan!"
herneyse; konu buraya nasıl geldi? 6 ekim yaklaşıyor, ondan sancıyor galiba karnım. böyle şeyleri problem etmem normalde ama hem gitmek istediğim hem de istemediğim için çelişiyorum kendimle. ilkokul arkadaşlarıyla buluşmanın en ilkel hatası "değişim"i idrâk edememe. mesela tolga'ya baktığımda hala eteğimi bacaklarımın arasına sıkıştırmak geçiyor aklımdan. halbuki uslu duruyor.. ya da umut; daha da esmerleşmiş bu ezelden flörtor çocuk, eskiden köşe bucak kaçtığım biri olduğu için yine masada yanımda oturmamasını diliyorum.. aslına bakarsanız ben ilkokula ilişkin pek bir şey hatırlamıyorum. en net hatırladığım şeyler sırasıyla:
1. ali'nin kocaman mavi gözleri
2. yine ali'nin maçtan sonra kafasına diktiği kocaman termosu
3. duygu'nun çıktığı dalin reklamı -şimdi bu kızın saçları kısacık, ne tuhaf..-
4. ali'nin çıktığı "annem bana kalır" arçelik reklamı
5. burnuma düşen basketbol topu
6. annemin saçımı sımsıkı topladığı ve bu yüzden tokalarımı çözmeme rağmen saçımın şeklinin hiç değişmediği..
7. galiba bu kadar
neyse.. bu ilkokul arkadaşlarımla buluşma merasimimi uzunca anlatmak isterim daha sonra.. bilhassa okan'a dediğimi.. ki sıra arkadaşımdı, çok severdim, ve hatta kaset değiş tokuş ederdik. ben sıkı nkotb'ciydim o nasıl olduysa metalci idi.. "bir şey itiraf edeceğim sana" dedim. çocuğun gözleri açıldı. (aşk ilanı falan mı sandı acaba?) dedim ki, "ben senin bana verdiğin kasetleri hiç dinlemiyordum..." bir tebessüm etti, bir de 'ne yersiz bir itiraf bu' bakışı attı yanlış hatırlamıyorsam.. eesi bu işte, gecen seneden pek bir farkı olmayacak sanıyorum.. bir köşeye hapsolacağım. ali de gelmeyecek zaten. istedikleri kadar 12 yıl aradan sonra gelene diye kadeh kaldırsınlar şerefime ben yine de sıkılacağım.. ve ayrılırken ali'nin mümkün olduğunca değişmiş olması için dua edeceğim.. ne bileyim, beli ekvator kadar olsun mesela ya da lütfen gözlerindeki mavilik solsun.. böyle de acımasızım işte.. herkesten, önce kendimden tabii, özür diliyorum ama kimse aynı kalmıyor ya hani.. misal, leş metalci olacak sandığım okan'ın kız gibi başını önüne eğmesi, benim gibi su içmesi gibi...
"ruh sağlığına Okan!"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder