Perşembe, Ekim 13, 2005

benim hiç melek balığım olmadı

20:54. pullu eteğim, pembe bluzüm ve tüm bunlar hasar almasın diye üzerlerine geçirdiğim mutfak önlüğümle oturuyorum şimdi. aslında mutfağı topluyordum, ablam telefon açtı. "mail attım, okudun mu?" dedi. ben de zaten kaytaracak yer arıyordum, isabet oldu. çayımı aldım geldim. mailini okudum ablamın, içim hafiften cız etti. mutfağa dönmedim işte. üzerinde kocaman bir balık -sanırım lüfer- olan beyaz önlüğümle simsiyah bir klavyeyi tuşlamaya başladım. hiç bir işlevi yok benim yazdıklarımın demiştim bir kez. yine diyorum. dediklerimin hep arkasındayım. ve ekliyorum, işlev denilen şey karın ağrısından başka bir şey değildir. işlevsel olan her şey bir süre sonra işlevimizi yitirmemizi sağlar. daha bulaşık yıkamaz, daha çay demlemez, daha plak biriktirmez oluyorsak hep işlevsel icatlardan ötürü. neyse, canım sıkkın benim. yoksa kızgın değilim almanlara; bulaşık makinesini, şarjlı diş fırçasını ve daha bir ton zaman sağlayıcıyı icat ettiler diye.. ben sadece zamana hakim olma sevdasına akıl sır erdiremiyorum. her şeyin efendisi mi olmamız gerekiyor yani? ben yine ne dediğimi bilmiyorum galiba. geçen gün özden bana yazılarımın çok depresif olduğunu söyledi. "öyle mi?" dedim; halbuki antidepresan alıp yazıyorum.. -yine- neyse..
önlüğümün üzerindeki balığın duruşu çok estetik. öyle 3. sınıf balıkçı lokantalarının ışıklı tabelalarını andırır cinsten değil. kendine has bir duruşu var. yüzüyormuş da soluklanmak için durmuş gibi. ya da bana öyle geliyor; pekala 5. sınıf bir çizim belki de.. benim en sevdiğim balık melek balığıdır. biliyorum daha önce bahsetmemiştim. çok seviyorum işte. bakarken kendimi kaybediyorum. kusursuz bir zarafet var melek balıklarında.
işte görüyorsunuz siz de şimdi.. bir hikayede adam kadına melek balığı gibi kaybolalım diyordu. hangi hikayeydi hatırlamıyorum. tek hatırladığım benim balık bakamadığım. ne zaman yeltensem, canlılarından çok ölülerine baktım. yine de benim hiç melek balığım olmadı. ne kadar trajik yazıyorum ben: "benim hiç melek balığım olmadı.."


21:21. hala melek balığım yok ve okkervil river'in black sheep boy'u her dinleyişte biraz daha can yakıyor.

21:26. handan blogunda demiş ki "en çok ramazan'da özlüyorum evimi".. burdan ona ramazan hasretini gidermesi için bir kaç hatırlatma yapmaya çalışacağım.

1. bu ramazan'da da en çok zekeriya beyaz eğlendiriyor.
2. en güzel pideyi pan pan yapıyor. -ama hayır oraya başvurmadım-
3. sahurda yemek yemek kabus yapıyor; kabuslar rüyaların aksine hatırlanıyor işin garibi.
4. açken daha çok üşüyor insan. iftarda da sıcak basıyor. orda da öyledir belki ama sanki orada hep ama hep soğuk var; yanılıyor muyum?
5. 4'ten sonra 5 geliyor.
5. melek balıkları karın doyurmaz, ruhu doyurabilirler ama belki..

21:34. hepsi bu.


3 yorum:

la luz dedi ki...

sana bir melek balığı kendime de bir capon balığı sözü veriyorum..fakat mutfakla iştigal olmaktan "balığını ihmal edebilirsin" diye düşünmekten geri alamıyorum kendimi;)

Adsız dedi ki...

ben niye bunu bikaç defa okuyorum acaba hay allah! ;o

a.o.
weirdsister@istanbulbeyi.com
20051019

Adsız dedi ki...

ha bu arada size bi balık sözüm olsun ama adını söylemeyeyim şimdiden. manzarası elbette istanbul'umuzu ayaklar altına alacak walla. konuyla sadece balık anlamında ilgisi var diğer anlamlarda değil...

ben bu gidişle toplantıya nasıl yetişcem dışarda böylesi yağmur varken bu 16 derecelik kapalı havada,tanrım!!!

hep saygı ve sevgiler...

a.o.
weirdsister@istanbulbeyi.com
20051019