Cuma, Ekim 21, 2005

Ob-La-Di, Ob-La-Da

dün fatma'yı hacı abdullah'a götürecektim iftar için. ama unuttuğum bir şey vardı; rezervasyon! beyoğlu aksanat'ta beklerken fatma beni, tabii bir adamın bana nasıl çarptığına da tanık olurken camın ardından ve ben de onun katıla katıla gülüşüne bakarken buluştuğumuzda utanarak "fatoş ben rezervasyon yaptırmayı unuttum" dedim. güzel olduğu kadar da anlayışlı da olan arkadaşım gülümseyerek bir şey olmaz demeye getirdi. gittik mekana. fatoş önce o kapıdan böyle bir yere giriş yaptığına şaşırdı. ben de müdüriyete doğru emin ama bir o kadar da mahçup adımlarla ilerledim. ahmet bey biz'e yer bulacağına söz verdi ve ekledi "iyi ki rezervasyon için aramamışsınız, yer yok diyecektik" dedi. her neyse, gittik. bir güzel de yerleştik. solumuzda vücudunun tamamı göbek olan ve her nasılsa bu cüsseye soyadı çöpdemir olan kadir bey vardı. diğer yanımızda yılmaz morgül. gerçi kimsenin yemeklerden başka birşey görmediği mekanda fatma yine konuştukça güzelleşti. ben sanırım susarken daha güzelim. ya da öyle olduğumu düşündüğüm için pek konuşmuyorum. ya da konuşuyorsam bile anlamlı cümleler kuramıyorum. kuruyor muyum yoksa fatma?
.
sonra fatma beni cezayir'e götürecekti. götürdü de ama ramazan konsepti için fazla aşifte buldum ben orayı. kaprisli biri değilim, ı ıh, hiç değilim. ama olmazdı orası. neyse fransız sokağında bir yerde kahve içtik. elbette türk kahvesi. sonra da hiç susmadan yürüdük, yürüdük. aksanat'ın önünde tam da tanımadığım bir adamın bana bodoslama çarptığı yerde ayrıldık. bir süre arkasından baktım, elbette fatma benim ona baktığımdan haberdar değildi. gözden kaybolunca yürüdüm. telefonuma baktım. hala daha aramamıştı annem beni. hayretler içinde "acaba başına bir şey mi geldi de arayamadı beni?" diye düşündüm. ben arayacaktım az kalsın onu ama hemen sol omzumdaki şeytan "ona bir şey olmaz" dedi. metroya yürüdüm. nedense metro bende acele etme hissi uyandırıyor. hiç acelem olmasa bile o yürüyen merdivende, o yürüyen yerde sabit duramıyorum. gitmem gereken yere halihazırda 3 saat gecikmişim gibi seri adımlar atıyorum. terin suyun içinde kalıyorum, çılgın atıyorum. biri beni durdursun! yine öyle panikle, heyecanla attığım adımlarla 10 kırkbeş gibi leventteydim. 11 gibi de evde. zile basmaya çekindim tabii. anahtarlarımı ilk kez unutmadığıma sevinerek açtım kapıları. önce apartmanın sonra bizim kapıyı açacaktım ki birden ruhsal bir çöküntü peydah oldu içimde. gri bir buluttu da sanki tepemde birden yağmaya başladı. ben galiba yaşlandım dedim içimden. bu o demek. annem artık 11'de dahi aramıyorsa beni, ki 9'dan sonra düzenli aralıklarla arar benim annem, bu o demek. yaşlandım demek. korktuğum başıma geldi demek. bu sokakta, bu evde, bu güvenlik görevlilerine yemek verirken yaşlandım ben. bu düş kırıklığıyla açtım kapıyı. kız kardeşim yan yan baktı salondan. "annem yok mu?" dedim, "içerde. uyuyor." dedi. tarif edilmez bir heyecan duydum. kız kardeşimi gittim öptüm, ki hiç hazzetmez böyle şabanlıklardan. olsun, yine de öptüm. "yan masada yılmaz morgül vardı, keşke sen de gelseydin, seversin sen o adamı" dedim gülerek, hiç gülmedi tahmin ettiğim gibi. ben de her zamanki gibi, saatler önce gelmiş izlenimi vermek için pijamamı giyip annemi uyandırdım. uyanmadı. ancak sahurda beni şöyle uyandırdı "sen kaçta geldin dün bakim?" ben de uykulu ama yine de yalan atmayı becerebilen bir kıvraklıkla "9 gibi anne" dedim. her neyse.
.
böyle işte. yeri geldiğinde "küçük değilim, bırakın beni" edalarıyla evde terör estiren ben, bazen de böyle küçük bir kız çocuğu gibi davranılsın istiyorum bana. böyle de mızıkçıyım. ama bunun bana yakışmadığını kim söyledi, hmm?
.
(ertesi gün editi: kadir beyin göbeğini nasıl büyüttüğü aydınlandı efendim.. bu resimlerden birinde. önce bulan kazanır! )

1 yorum:

Adsız dedi ki...

afiyetler içinde olanlar bilmeli ki; o malum yemek zamanı bu gözler fellik fellik satırlarını arıyordu; aslında oruç, yazı okuyarak bozulsaydı da ben de apdullah abimin değil tuba teyzemin eserleriyle açsacaydım orucumu di mi tertemiz zekiriya amcam? walla bi fetvana ihtiyaç hasıl oldu, lütfen bu konuda da bişiler saçmala, söyle, yaz, filan, nolursun!!!

ha bu arada belirtmem gerek, o çarpan da ben diildim walla ;o

bir konuyu açıklamak yönünden; sevgili anne merak görevini bana devretti herhal?

hadi uyuma haftasonu filan diye lütfen zira 4 gözle bekleniyorsunuz sevgili köşe yazarım, biliyorsun değil mi?

işte böyle...

mutluluk dolasın diliyorum yine.

a.o.
weirdsister@istanbulbeyi.com
2005102201