Cuma, Ekim 07, 2005

'lula'nın kulakları eşek kulakları' ya da 'ben ne dediğimi biliyor muyum sanki?'

beş buçukta yatmışız; öyle dedi esra az evvel telefonda birine. evet uyumamış sayılırız esra. esra'nın sesinde bir yorgunluk, bir bitkinlik, bir ''bu kız ne zaman gelse ben uyuyamıyorumluk'', bir ''lula daha iyi bir film getiremedin mi izlemek için?''lik... ve devamlı yanıma gelip ''ne yapıyorsun; ne yazıyorsun?'' demeler.. esracım yazıyorum işte bir şeyler.. dur yaptığın küpelerin resmini koyacağım şimdi buraya. diğer güzel olanı; ki öyle böyle değil, basmıyorum buraya.. ışıl ışıl, kelebek kelebek.. ama şikayetçiyim. karnımı öyle şişirdin ki esra, parmak ucumu göremeyeceğim sanırım. hem misafir odasına çalışmayan saat asmak kimin fikri esra; hmm? gözümü bir açtım 4 ! "iftara eve yetişemeyeceğim sanırım" dedim içimden. sonra ta mutfağa indim -başka nerde saat var bilmediğimden- bir de baktım ki 12'ye birazcık yaklaşmış. sakinleştim. tekrar yattım. annem aradı; yetişemedim. mesajı geldi sonra: "beni çabuk ara!" çok kısa mesaj yazar; onu da mecbursa.. ama noktalama işaretlerini unutmaz benim canım annem. aradım; "beni aramışsın n'olmuştu?" dedim gülümseyerek. pek de gülümsemeyerek cevap verdi: "seni arıyorum evet; nerdesin? kaç kere aradım; duymadın mı?".. buna benzer bir kaç şey daha söyledi ama önemli değil. ufak bir ara, esra'ya kıyafet beğeniyoruz.. beğendik efendim. ben her zaman bir kıyafete çantasından başlarım. yine öyle yaptım. ''esracım şu yeşilli çantana göre bir şeyler giy bence.''. söz dinliyor bu kız.. bu arada ben burada çanta ve pabuç beğenirken esra'ya, ortopondistim (!) beni bekliyor.. her neyse.. burdan daha fazla devam edemeyeceğim.

akşam geç saatler, ev.. fonda sırayla; hefner, hefner, yine hefner..

geldim ve baktım. yazacak yeni bir şeyim yokmuş. ama belki esra'ya gidişimi anlatabilirim ya da sabaha kadar ne yaptığımızı. ama bu hikaye de anlatırken sıkıcı ve uzun. belki sadece taksi şoförünü anlatabilirim. bu hikaye de çok yılışık. belki ben şimdi sussam daha iyi. iyi ramazanlar diliyor; sıradaki parçayı konuşmaya meraklı taksi şoförlerine ve yaşıt oldukları için sevindikleri restaurantlara armağan ediyorum... hefner'den a better friend sizin için geliyor. rastlantıymış gibi yapalım..

.
"no matter how you brush your teeth, i can still smell the nicotine. "
.

1 yorum:

lula dedi ki...

öyle değil.. elbette değil.. sen yemek yaparken yanında ahçı yamağı gibi dolanmak, dolaptaki bütün kaşıkları teker teker değil, çifter çifter bulaştırmanı izlemek; fasulyeye soğan doğramak -sahi elim hiç kokmadı niye?-, getirdiğim filmi sevmemene, hatta uyuklayacak kadar sıkılmana bir şey diyememek -yalan yok, benim de sızmama ramak kalmıştı-, bana hazırladığın oda, havlular ve hatta bikini, sabah duşumu düşünmen... Allah çarpar adamı canımın içi, sıkılınır mı tüm bunlara.. =) ben sadece taksicinin hikayesini ankatmaya yeltenip vazgeçmiştim.. sıkıcı olan oydu ama bir yerlerde bir bağlaç unuttum sanıyorum.. anlaştık mı?